Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Senoz Derneği'nden HES sürecinin gerçeği

Senoz Derneği HES'ler ile yapılan sulh sözleşmesine yönelik basında çıkan haberler yapılan yorumlar hakkında uzun bir açıklama yayınladı.

Kategori  Kategori : Haberler
Yorumlar  Yorum Sayısı : 8
Okunma  Okunma : 2870
Tarih  Tarih : 28 Eylül 2010, 19:33

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

TÜRKİYE’DE HES’LER VE SENOZ VADİSİNDEKİ HES SÜRECİ GERÇEĞİ

1.BÖLÜM

Türkiye’de HES’lerin Durumu:

Ülkemizde özellikle 2003 yılından itibaren DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hidroelektrik santrallerle ilgili yeni yatırım stratejileri geliştirilerek yeni bir süreç başlatılmıştır. Bu kapsamda yine 2003 yılında 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Çerçevesinde Yürürlüğe giren “Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği” ile özel sektörün hidroelektrik enerji yatırımlarında önü açılmış ve bu değişiklik, enerji üretiminde bir MİLAT olarak benimsenmiştir.2005 yılında da özel sektörü daha çok teşvik etmek amacıyla 5346 sayılı ”Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerji Üretim Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun” çıkarılmıştır.

2003 yılına kadar tamamı DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 60 adet HES projesi üretime alınmış olup bunlardan en büyük 25 HES’den 21 adedi DSİ Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiştir.

2010 yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla DSİ Genel Müdürlüğü verilerine göre özel sektör tarafından 1611 adet HES projesine başvuruda bulunulmuştur.Bu dönem itibariyle Türkiye’de 172 adet hidroelektrik santral (HES) işletmede bulunmakta,148 adet hidroelektrik santral(HES) halen inşa halindedir. Tespit olunan ve yapılması planlanan toplam HES sayısı 1738 adettir.

Yukarıda izah edilen yasa ve diğer mevzuat hazırlıkları yapıldıktan sonra 2006 yılından itibaren HİDROELEKTRİK ENERJİ ÜRETİM LİSANSLARI verilmeye başlanmış, HES projeleri ile ilgili olarak projenin kurulu gücüne göre “ÇED’e Tabi Değildir, Gerekli Değildir, veya ÇED Olumlu Görüşleri” verilerek yasal süreçler tamamlanmış olup, yasal süreçleri tamamlanan projelerin inşaat aşamalarına geçilmiştir.

Bu döneme kadar siyaset kurumu, ilgili kamu kurumları ve yatırımcı firmalar dışında konudan haberi olmayanlar öncelikle süreci anlamaya çalıştılar. Biz de gerek Senoz Derneği, gerek birey ve gerekse yöre halkı olarak aynı anlayışla olayı kavramaya ve anlamaya çalıştık. Çünkü bizler, ülkemizin kendi doğal kaynaklarından enerji üretmesine karşı değildik !.

2.BÖLÜM

A -Senoz Vadisindeki Süreç ve Senoz Derneğinin HES Yaklaşımı:

Senoz Vadisi'nde, Çayeli-Büyükdere üzerinde İncesu, Uzundere ve Çataldere Köyleri sınırlarında projelendirilen HES projelerinden olan, UzundereI HES ve Uzundere II HES için, 03.02.2006 tarihinde Uzundere I HES ve 13.07.2006 tarihinde Uzundere II HES projelerine Çevre ve Orman Bakanlığınca “ÇED Gerekli Değildir” görüşleri verilerek hidroelektrik santral inşaatı çalışması aşaması başlamıştır. Bunların dışında da başka HES projelerinde proje çalışmalarının olduğu ve her geçen gün yeni HES lisansı alındığı bilgilerine ulaşılınca, konu Senoz Derneği öncülüğünde bölgenin önde gelen insanlarıyla durum değerlendirilmiş, sürecin plansız, programsız, yeterli bilimsel fizibilite çalışmaları yapılmadan, vadinin taşıma potansiyelinin üzerinde bir yük bindirilerek,vadinin doğal yapısının ve ekosisteminin yakın bir gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelebileceği endişesi ile HES projesi yatırımı ve uygulamalarına karşı mücadele için bir politika oluşturulmuştur. Bu çerçevede oluşan dernek politikasının ana ilkesi ise:

Biz ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının farkında olarak bir bütün olarak HES’lere karşı değiliz. Ancak senoz vadisi gibi ekolojik değeri yüksek vadilerde diğer alternatif kaynaklarınında gözetilmiş olduğu bütüncül bir planlamayla hidrolık potansiyelinin kullanılmasının doğru bir yaklaşım olacağı, bu anlayışın gelecek nesillere karşıda sorumluluğumuz olduğu bilinciyle mevcut duruma karşıyız. Vadide hiçbir planlama yapılmadan tüm suların sadece elektrik enerjisi üretmek üzere planlanmasına ve buna göre “su kullanım hakkı sözleşmeleri” imzalamasına karşıyız. Bu nedenle öncelikli olarak havza planlaması yapılması, en azından vadi bazında bir planlama yapılarak ve ÇED görüşlerinin proje bazlı değil, planlanan toplam proje sayısına göre ve vadide öngörülmüş diğer projelerle birlikte çevresel etki değerlendirmesine tabı tutulmasının gerektiği, bu doğrultuda her türlü mücadelenin yapılması” şeklinde benimsenmiştir.

Senoz Derneği HES politikasını oluşturduktan sonra,”ÇED Gerekli Değildir” kararlarını mahkemeye taşıyarak Uzundere I HES projesi için 2007/400 esas 31.12.2008 tarih ve Uzundere II HES projesi ile ilgili olarak da 2007/39 esas, 26.02.2009 tarihli Rize İdare Mahkemesi kararlarıyla yürütmenin durdurulması kararlarını almıştır.

Uzundere I HES projesi sahibi firma, 28.11.2008 tarihinde 20 MW’lık kapasite artışı için ilgili bakanlığa müracaat ederek 27.01.2009 tarihinde bu kısım için “ÇED Gerekli Değildir” kararı ile çalışmalarına devam etmiştir.

Ardından Rize İdare Mahkemesince Uzundere I projesi için 2007/400 esas, 2009/40 karar sayılı kararı ile 24.03.2009 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verdiği Bakanlığın ÇED gerekli değildir işlemi için  iptal  kararı verilmiştir.

Proje sahibi firma 06.10.2009 tarihinde projenin toplam kurulu gücü (63.68 MW) için bu kez  ÇED Dosyası hazırlayarak Çevre ve Orman Bakanlığına müracaat etmiş, 01.04.2010 tarihinde ilgili Bakanlıkça “ÇED Olumlu Kararı” verilmiştir. Bakanlığın bu işlemi içinde yürütmenin durdurulması ve iptali yönünde Rize İdare Mahkemesinde dava açılmış, Mahkemece 13.05.2010 tarihinde “Yürütmenin Durdurulması” kararı verilmiştir.

Uzundere II HES projesi için verilen yürütmenin durdurulması kararının ardından 19.11.2009 tarih ve 2007/391 esas, 2009/662 karar sayısı ile Rize İdare Mahkemesi “ÇED Gerekli Değildir” işlemi için iptal kararını vermiştir.

Proje sahibi firma projesini revize ederek hazırladığı yeni Proje Tanıtım Dosyası ile Bakanlığa müracaat ederek 30.07.2009 tarih ve 8 no’lu karar ile yeniden “ÇED Gerekli Değildir” kararı almıştır. Bu karar da yargıya götürülerek 23.03.2010 tarihinde yürütmesi durdurulmuştur. İlgili firma bu kez ÇED Dosyası hazırlayarak Bakanlığa sunmuş ve ilgili Bakanlık ÇED Dosyasını olumlu karşılayarak ÇED Sürecini başlatmıştır.

Buzlupınar Köyü sınırlarında projelendirilen Kayalar HES projesi içinde; 26.11.2007 tarihinde “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş,bu karar dernek tarafından mahkemeye taşınarak Rize İdare Mahkemesinin 11.12.2009 tarih ve 2008/362 no’lu kararı ile yürütmesi durdurulmuş, Ancak ilgili firma tıpkı yukarda bahsedilen diğer firmanın yürüttüğü süreç gibi   aynı bölge ve koordinatla da, projesini revize ederek 2 HES’ten oluşan projesini kurulu gücünü değiştirmeden 1 HES olarak projelendirmiş, bu kez ÇED Olumlu Dosyası hazırlayıp Bakanlığa sunmuş, ilgili Bakanlık sunulan projeyi olumlu bularak ÇED Sürecini başlatmıştır.

Bunların dışında Senoz Vadisinde projelendirilen HES’lerden Çiğdemli HES, Gürpınar HES, Melikom HES için Çevre ve Orman Bakanlığı’nca “ÇED OLUMLU” kararları alınmak üzere olup, inşa çalışmalarını başlatmak üzere ilgili firmaların girişimlerine tanık olmaktayız. bu 3 projeye ilişkin idarenin tesis etmiş olduğu işlemlerle ilgili Derneğimiz tarafından dava açmak üzere çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Sesli HES, İncesu HES ve Zeynep HES için süreç takip edilmektedir

HES projeleriyle mücadele kapsamında Senoz Derneği'nin teşvikiyle 2008 haziran ayında vadideki 11 köy muhtarının imzalı dilekçesi ile bir taraftan EPDK’ya (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) müracaat edilerek hidroelektrik enerji üretim lisansı verilmemesi talebinde bulunulmuş,ancak sonuç alınamamıştır. Yine aynı şekilde o tarihte aynı köy muhtarlarının imzalı talebiyle (11 Köy Muhtarı)  vadinin Doğal Sit Alanı ilan edilmesi için Trabzon Kültür ve Tabiaat Varlıklarını Koruma Kuruluna müracaat edilerek talepte bulunulmuştur. Bu talebe karşılık ilgili Kurul,”Vadide kurulu bulunan HES’ler ve çalışan taş ocaklarının faaliyetleri nedeniyle “Vadi Doğal Sit özelliğini Kaybetmiştir” şeklinde karar verdi. Bu karar da yargıya taşınarak Rize idare Mahkemesi tarafından 30.03.2010 tarihinde yürütmesinin durdurulması kararını verdi. Eylül 2010’da davanın son duruşması yapılarak karar yazılma aşamasına gelindi.

Yukarıda anlatılmaya çalışılan yaklaşık dört (4) yıllık süre zarfında bütün uğraşılara rağmen toplam dört (4) adet HES ten oluşan iki (2) projeden bir tanesi olan ve içinde 1 HES barındıran Karadeniz Elektrik Üretim A.Ş.’ne ait Uzundere I HES projesi yüzde yüz (%100) oranında biterken, Atabey-Koçoğlu grubuna ait olan ve kendi içinde üç (3) HES  projesi barındıran Uzundere II HES projesi de yüzde doksan (%70) oranında 2010 yılı Nisan ayı itibariyle bitme noktasına geldi.

B- Yeni Dönem ve Yaşanan Son Süreç:

01.04.2010 tarihinde yapılan kongre ile oluşan yeni Dernek Yönetimi HES’ler konusunda devraldığı misyonu aynı hassasiyetle devam ettirme anlayış ve kararlılığını ortaya koyarak süreçteki sorumluluğu üstlenmiştir.

Daha önceleri alınan mahkeme kararları yerel kamu yöneticilerine uygulatılamadığı için sorumlular hakkında ilgili savcılıklara suç duyusunda bulunulmuş olmasına rağmen bir şekilde yukarıda anılan iki proje belirli noktaya gelmiş ve firmalar tarafından derneğimiz hiçbir zaman muhatap alınmamış idi. 2010 Nisan ayı itibariyle sonuçlanan mahkeme kararları Rize Valiliği emriyle uygulanıp şantiyeler kapatılınca, ilgili firmalar dernek yöneticileri ile bu mücadelede ismi öne çıkanlarla ilişki kurmak için sürekli bir gayretin içine girdiler. İki firmanın, Dernek Yönetimi ile görüşme istekleri hem dernek yönetimiyle ve hem de derneğin eski yöneticileri ve dört yıllık mücadelede öncülük edenlerle görüşülerek konu istişare edilip,  (iki firma ile görüşmeyi kabul edip etmeme konusunda) bir karar oluşturuldu.

Bunlarla alakalı olarak alınan karar: "Biz bu iki firmaya inşası bitmiş projelerinin dışında almış oldukları diğer HES projelerini Senoz vadisinde havza planlaması ya da vadi planlaması yapılıncaya kadar dondurmayı kabul ve taahhüt etme ön şartı sunalım, eğer kabul ederlerse görüşelim.” şeklindedir.

Sunulan, bu görüşme ön şartımızı Karadeniz Elektrik Üretim A.Ş. kabul ederek, iznini almış olduğu İncesu HES projesine başlamayacağını kabul ettiğinden kendileriyle görüşme süreci başlatılmıştır. Diğer proje sahibi Atabey-Koçoğlu grubu ise Uzundere Köyünde iznini aldıkları Zeynep HES adlı projeden vazgeçmeyi kabul ederken, Çukurluhoca Köyü civarındaki Çiğdemli HES projesinden vazgeçemeyeceklerini bildirince kendileriyle görüşme süreci devam ettirilmemiştir.

Yeni başlayan bu süreçle ilgili olarak konuyu daha geniş bir zeminde istişare etmek amacıyla derneğimizin HES komitesine hem mevcut yönetimden hem de eski yönetim kurulundan ve dernek üyelerinden ilave isimler tespit edilerek bir çalışma komisyonu oluşturulmuştur.

İstanbul’da birçok kez toplantı düzenlenerek (Dernek Merkezi ve Kadıköy Rizeliler Derneğinde) konu bütün boyutlarıyla tartışılmıştır. Ayrıca Rize’de bulunan Dernek Temsilcisi kanalıyla ve telefon irtibatıyla,mücadele süresinde beraber olunan Muhtarlar ve STK temsilcileri ve  HES mücadelesinde destek veren diğer kişilerle görüşülmüştür. İlgili firma ile yapılacak olan görüşmenin genel çerçevesi belirlendikten sonra ilgili firmaya randevu verilerek 04.08.2010 tarihinde firma genel koordinatörü (CEO’su) ile Dernek HES komisyonu toplantı yaparak (Üsküdar-Bağlarbaşı’nda AYDER Lokantası) firmaya derneğin bakışı ve yaptıkları proje ile ilgili mahkeme dosyasındaki iddia ve talepler tekrar edilerek ilkesel prensipler sunulmuştur. 06.08.2010 tarihinde Senoz vadisindeki halkı ve Köy Muhtarlarını bilgilendirmek ve istişare etmek amacıyla Kaptanpaşa Muhtarının ev sahipliğinde dernek yönetiminin katılımıyla halka açık yemekli bir toplantı düzenlenmiş, süreç kendilerine dernek başkanı ve avukat tarafından açık bir şekilde anlatılmış,sürecin yürütülmesi ile ilgili kendilerinden dernek adına yetki istenmiştir. Burada yapılan toplantıya 6 Muhtar ve bir Baş Aza (Çataldere Köyü Muhtar Vekili) ile yaklaşık 70 civarında Senoz’lu vatandaş katılmış olup, toplantı sonunda katılımcıların tamamı derneğe güvenlerini belirterek dernek yönetimine süreci yönetmesi için yetki vermiştir.

09.08.2010 tarihinde İstanbul’a dönülerek bütün süreci paylaşmak ve değerlendirmek üzere 12.08.2010 tarihinde Dernek Yönetimi Dernek Genel Sekreteri tarafından Kadıköy Rizeliler Derneğinde toplantıya davet edilmiştir. Bu toplantıda (yaklaşık 4 saat) bütün gelişmeler paylaşılmış hazırlanan taslak protokol okunmuş ve toplantı sonunda toplantıya katılanların çoğunluk kararı ile ilgili firma ile sulh sözleşmesi imzalanması kararı alınmıştır.

Özet olarak anlaşılması gereken şudur; bu süreç başladığında belirlenen temel prensip, bu sürecin gerek yürütülmesi ve gerekse sürecin sonunda alınacak karar sadece dernek yönetiminin yönetim kurulu kararıyla sonuçlandıracağı nitelikte bir olay olmadığı kanaatidir. Bunun için süreç zarfında mümkün olduğunca 2006 yılından itibaren Senoz Derneğinin HES mücadelesinde ortak hareket ettiği herkesle paylaşılarak bir karar oluşturulmuştur. Yönetim Kurulu Kararı daha ziyade usulün tamamlanmasıdır. Esas olan bu süreçte dört yıllık mücadeledeki katılımcıların ortak karının bu doğrultuda olmasıdır. Sürecin paylaşılması noktasında hak ettiği halde kendilerine ulaşılamayanlar mutlaka olmuştur. Hak ettiği halde bilgisine başvuramadığımız ve bilgilendirme noktasında eksiklik yaptığımız dost ve büyüklerimizden özür dileriz. Kendilerinin bizleri anlayışla karşılayacaklarına olan inancımız sonsuzdur.

C -Karadeniz Elektrik Üretim A.Ş.Yapılan Sulh Sözleşmesinin Sebepleri:

1-Yazının 1.bölümünde sunmaya çalıştığımız üzere 2003 yılına kadar Türkiye’de toplam HES sayısı 60 adet iken 2010 Temmuz sonu itibariyle bu sayı 1738’e ulaşmış ve bunlardan 1611 adedine özel sektör tarafından müracaat edilmiştir. Bu projelerin işletmeye alınmasıyla beklenen gelir 40 Milyar$ (KIRK MİLYAR DOLAR) dır. Çalışan HES sayısı 172 adet,148 adet HES projesi de inşa aşamasında oluşu Türkiye’de Devletin bütün kurumlarıyla ve siyasi iradenin bu konuya hangi seviyede baktığını göstermesi açısından üzerinde dikkatle durulması gereken bir durumdur.

2-Bir başka durum ise mahkemelerin vermiş oldukları iptal kararları projelerin kendileri için değil, sadece Çevre ve Orman Bakanlığının vermiş olduğu“ÇED Gerekli Değildir” ya da “ÇED olumlu” kararlarının iptali kararlarıdır. Yani hidroelektrik üretim lisansı veya su kullanım hakkı sözleşmeleri iptal edilememiştir.

3-Mahkeme kararlarında yerini bulan “havza planlaması yapılmadan yeni izin verilmemesi, ÇED raporlarının havza bütünlüğü kapsamında ele alınması” gibi hükümler 1.maddede belirtilen tablo dolayısı ile hayata geçirilememektedir.

4-Mahkemenin “ÇED Gerekli Değildir” kararlarını iptal etmesi sonrası ilgili firmaların yeniden aynı koordinatlarda, aynı güçte (veya kapasite artışı yaparak),hatta aynı adla “ÇED Olumlu Dosyası” hazırlayarak (büyük ÇED) Bakanlığa sunmaları ve ilgili Bakanlığın bu ÇED dosyalarını olumlu bulup kabul etmesi.

5-Derneğimiz HES çalışma komisyonunun yürütmüş olduğu son istişare sürecinde; herkesin ortak kanaatinin: “İnşa’sı bitmekte olan iki projenin bir şekilde çalışacağı, faaliyete (üretime) geçeceği hususu”.

6-Karadeniz Elektrik Üretim A.Ş.tarafından, açmış olduğumuz davadaki bütün hususları yerine getirmeyi, ayrıca dava dosyasında bulunmayan, projenin uygulandığı bölgedeki yan derelere her hangi bir müdahale durumunda dereye bırakacağı su miktarını debinin %40 oranında dereye bırakmayı kabul etmesi, Elektrik İletim Hattı ile ilgili olarak yerleşim yerlerinde hattı yeraltına indirmeyi ve evlere yakın olan direklerin yerini değiştirmeyi kabul ve taahhüt etmesi.

7-Halkoyuna sunulan Anayasa değişiklik paketinin içindeki “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” hükmü çerçevesinde İdare Mahkemelerinin “KAMU YARARI” ölçütünü yerindelik denetimi olarak kullanılmasını engelleyeceği, dolayısıyla bu değişiklikten sonra mahkemelerin yürütmeyi durdurma ve iptal kararı vermede zorlanacağı kanaati.

8-2.Bölümde sunmuş olduğumuz istişare neticesinde oluşan Senoz vadisi halkının ve Dernek yönetiminin çoğunluğunun ortak kanaati.

3.BÖLÜM

DEĞERLENDİRME :

Yukarıda da açıklanmaya çalışıldığı üzere 2010 Mayıs ayı itibariyle Senoz vadisi ve HES’ler yönünden karşımızda bir tablo vardı ve bu gerçekti. Elbette hepimizin arzusu keşke bu vadide hiç HES yapılmasaydı. Ancak gelinen nokta böyle değildi. Bütün mücadeleye rağmen iki proje bitme noktasına gelmiş ve herkesin ortak kanaati, bu projelerin bir şekilde (her türlü mücadele edilse de)  er ya da geç üretime geçeceği şeklindeydi.

Burada sorulması gereken temel soru şudur: Bu iki proje bize rağmen üretime geçerse nasıl bir sonuç olur; irade kullanıp, sorumluluk alarak, sürecin içinde olursak nasıl bir sonuç alınır? Sorusudur.

Savaşta bir kural vardır. Savaşı kazanmak için mevzide ölmen gerekiyorsa direnirsin, ölürsün ve savaşı kazanırsın, ya da savaşı kazanmak için bazı mevzileri terk etmen gerekiyorsa terk edersin. Bunu bulunduğun cephenin şartları ve oluşan fiili durumu belirler.

Önümüzde iki yol vardı. Birincisi vuruşarak kaybetmek, ikincisi sürecin içinde olup, süreci yönetmeye gayret ederek kurtarabildiğimizi kurtarmak. Gönlümüzün isteği ve kolay olanı, vuruşarak kaybetme tercihi idi, ama akıl ve mevcut durum, bizim için de, büyük riskler taşıyan ve zor olan ikinci yolu seçmeyi emrediyordu.

Biz ikinci yolu tercih ettik. Çünkü birinci tercih bütün bir Senoz Vadisini kaybetmek anlamına gelirken, ikinci tercih belli bölgeleri kurtarma ihtimalini ortaya koymaktaydı.

Dernek olarak mevcut gerçekler dikkate alınarak oluşturulan yeni HES politikası ile, bundan sonra izlenecek yol belirlenerek, sürecin içinde olup, gerek siyasi irade ve gerekse ilgili kamu kurum ve kuruluşları nezdinde girişimlerde bulunup, vadimizle ilgili gerekli planlamaları yaptırarak bu tabloyu değiştirmeye çalışmak; bu gün itibariyle izni alınmış olan ve ileride olası izni alınacak HES projelerine karşı hem hukuki (mahkemeler nezdinde),ve hem de sivil demokratik mücadelemizi kesintisiz devam ettirmek ana yaklaşımımız olacaktır.

HEDEF:

Derneğimiz tarafından Türkiye’de ilk defa ortaya konan bu yeni yaklaşım eğer başarılabilinirse, sadece SENOZ VADİSİ’nde, değil tüm Türkiye coğrafyasına musallat olan HES yaklaşımı değişecektir.

Bugün gerek HES izinlerini veren kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri olsun gerek proje sahibi yatırımcı firma sahipleri olsun hemen herkes, bugüne kadar yürütülen HES lisanslama, yer seçimi ve yatırım sürecinin yanlışlığını kabul etmektedir. Bununla ilgili yeni planlama çalışmaları yürütülmektedir. Bu durum derneğimizin de içinde bulunduğu ve hatta birçok yönüyle öncüsü olduğu bugüne kadar ki mücadelenin sonucudur.

Baştan itibaren ortaya koyduğumuz temel anlayışımız gereği, proje, uygun yatırım/doğal dengenin korunması anlayışı ölçüsü ile uygun yatırımlara karşı çıkmadan, temsilcisi olduğumuz yörenin doğal güzelliklerinin korunması ve bölge insanının sosyo-ekonomik olarak kalkınmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir ve edecektir.

Bölgemizde yatırımı planlanan HES projeleri ile ilgili olarak, gerek siyasi irade ve gerekse ilgili kamu kurum ve kuruluşları nezdinde girişimlerde bulunarak bu projelerin hem sayısal anlamda azaltılması ve hem de teknik yönüyle eksik olan projelerin revizesi edilmesi noktasında gayret içinde olacağız.

Bu doğrultuda 21.09.2010 tarihinde Dernek Yönetiminden bir ekip oluşturularak Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı ve ilgili üst düzey yöneticileri ile bakanlıkta toplantı organize edilerek görüşülmüş, vadideki projelerin durumu, su kullanım hakkı anlaşmaları, ÇED raporları, sayısal çoğunluğu, doğal tahribatı ve bunlara karşı derneğin yaklaşımı anlatılmış, vadi bazında planlama yapma konusunda mutabakat sağlanmıştır.   

 

SONUÇ:

Türkiye’deki HES gerçeğini irdeleyerek, yine bu duruma karşı Türkiye genelinde HES’ lere karşı verilen mücadeleyi de göz ardı etmeden fakat, her vadinin kendi özel şartları olduğu gerçeğinden hareketle, Senoz Derneği olarak vadimiz adına aldığımız kararın doğru bir karar olduğuna inanıyoruz. Alınan bu kararın gerekçelerini yukarıda genel olarak anlatmaya çalıştık. Bu kararı teknik, idari, hukuki ve sosyal yönleriyle herkesle tartışabiliriz.”HER ŞEYE HAYIR!”,”BİZ İSTEMEZÜK !” mantığında olmayan, meseleye ideolojik/siyasi bakmayan, meseleye çözüm üretmek isteyen herkesle konuştuk, yinede konuşabiliriz. Bu çerçevedeki her türlü katkıya açık olduğumuzun bilinmesini isteriz.

DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN HUSUS;  ÇÖZÜM ADINA TERCİH EDİLEN YOLUN VE ALINAN KARARIN BİZZAT KENDİSİNİN DOĞRULUĞUNUN VEYA YANLIŞLIĞININ ANALİZİDİR.

Bütün protokol sürecinin her anının bütün senoz halkı ile yürütülmesinin pratikte mümkün olmadığını sanırım aklı-selim herkes kabul edecektir. Bu yaklaşımın ana ilkeleri mümkün olduğunca geniş bir zeminde paylaşılmış, teknik ve hukuki çalışmalar konunun uzmanlarınca yürütülüp sonuçlandırılmıştır.

Ortaya konan bu yeni yaklaşım ve buna bağlı imzalanan SULH SÖZLEŞMESİNİN ilanı, davanın görüldüğü mahkemenin kararına bağlı olduğu için imzalandığı tarihte kamuoyuna duyurulmamış, mahkeme kararı beklenmiştir.

Mahkeme kararından sonraki gecikme ise, derneğin resmi WEB sitesinden sorumlu olan Dernek Genel Sekreterinin, son yönetim kurulu toplantısında (12.08.2010 tarihli) alınan karara katılmayarak istifa etmesi ve yeni görevlendirmedeki gecikmedendir. Birilerinin söylediği gibi kimseden bir şey kaçırılmaya çalışılmamıştır. 

Bu kararın içinde KİRLİ İLİŞKİLER arayanlar, ya konudan uzak olanlardır, ya art niyetlilerdir, ya da başka hesapları vardır. Eğer iyi niyetli olanlar var ise bile, onlarda yarınlar da büyük pişmanlık ve utanç duyacaklardır.

Bütün görüşme ve değerlendirme süreçlerinin içinde olmasına ve bu süreçlerde bir defa dahi, “böyle bir yola gitmeyelim, firma ya da firmalarla görüşmeyelim” demeyenlerin bugün bir takım insanları arayarak asılsız sözlerle, iftiralarla tahrik ederek neye ulaşmak istediklerini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Kimin hangi hesabını bozduğumuzu bilemiyoruz.

 12.08.2010 tarihli dernek yönetim kurulu toplantısında başka şeyler konuşulup yönetim kurulu üyelerinin imzasının alındığını iddia edenlerin alınan hangi karara şerh koyduklarını izah etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde alınan karar lehine imza koyan üyelere karşı en hafif ifadesiyle hakaret etmiş olacaklardır. Çünkü Senoz Derneği Yönetim Kurulu üyesi olan herkes, her hangi bir konu ile ilgili olarak kendi aklını ve bilgisini kullanarak karar verebilme kabiliyetine sahiptir.

 

Bugüne kadar gerek gazete ve gerekse internet sitelerinde muhatap olduğumuz asılsız, seviyesiz, bilgiden yoksun, tamamen tahrik ve acitasyonlara dayalı yazılara cevap vermedik, bundan sonrada vermeyeceğiz. Bu gayretlerle SENOZ DERNEĞİNİ yıpratmaya çalışanlar emellerine ulaşamayacaklardır. ÇÜNKÜ SENOZ DERNEĞİ, SADECE SENOZLULARA HİZMET İÇİN KURULMUŞTUR!

Senoz’u hiç görmemiş, senoz insanını tanımayan, senoz derneğinin vermiş olduğu mücadelede hiç katkısı olmayan, ve kim ve hangi amaçta olduğu bizler tarafından bilinmeyen, başka bölgelerde yaşayan bir takım kişilere yazılar yazdırılıp, bazı gazetelerde haber kaynaklığı yapılarak senoz derneği yöneticilerine ve alınan bu kararda onayı olan senoz halkına yapılan bu aşağılayıcı yaklaşım ve eylemleri şiddetle kınıyor, takdiri öncelikli senoz halkına, milletimize ve ALLAH’a bırakıyoruz.

Senoz Derneğinin oluşturmuş olduğu yeni HES mücadele politikası doğrultusunda Karadeniz Elektrik Üretim A.Ş.ile imzalamış olduğu SULH SÖZLEŞMESİ kararı ile ilgili olarak, HES’lere karşı mücadele eden çevreci kuruluşların kararımıza katılmalarını talep etmiyoruz!. Beklentimiz, bu kurumların (STK) ortaya konan bu yaklaşımı hassasiyetle değerlendirerek hem siyasi iradenin ve hem de ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının bu süreci iyi okumaları ve gereğini yerine getirmeleri konusunda konunun takipçisi olduklarını ortaya koymalarıdır.

Birileri alınan her kararın, MUTLAKA ÇIKAR İLİŞKİSİNE DAYANMASI GEREKTİĞİNE inanıyorsa bu onun/onların yaşam felsefesini ve yaşam biçimini ifade etmekten başka bir anlama gelmediği sonucunu doğurur. Bizler Senoz insanına bunu yakıştıranları ayıplıyor ve Senozluların takdirine bırakıyoruz.

Dört yıldır her türlü riske rağmen bu mücadeleyi şerefiyle, onuruyla yürüten insanlara karşı yürütülen bu karalama kampanyasını yürütenleri şiddetle kınıyor, söylediklerini ispata davet ediyoruz. Aksi takdirde kendilerini yalancı, müfteri (iftiracı), şeref ve haysiyetten yoksun insanlar olarak LANETLİYORUZ!

2003 yılı milat olarak kabul edilerek başlatılan ve tüm Türkiye coğrafyasında uygulamaya konulan yeni HES yatırım sürecinin daha büyük kaos ortamlarına ve doğa tahribatına sebep olmaması için başlatmış olduğumuz bu yeni yaklaşımı, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, Sayın Çevre ve Orman Bakanı, Sayın Enerji Bakanı, Sayın Kültür ve Turizm Bakanı ve diğer ilgililerin özenle dikkate almalarını ve uygulamakta oldukları politikalarını yeniden gözden geçirmelerini bekliyoruz..

Bugüne kadar yaşadığımız süreçte olduğu gibi, bundan sonrada hiçbir siyasi, ideolojik veya başka bir arka plan hesabına girmeden, bundan sonra da, sadece gerçekleri dikkate alarak AKIL, BİLİM, HUKUK,  ve AHLAK çizgisinde mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz.

SAYGILARIMIZLA

SENOZ YÖRESİ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

YÖNETİM KURULU

28.09.2010

İstanbul

 

 

 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 8 yorum yazılmıştır.

Metin Gültan [ 08 Ekim 2010, 11:29 ]
Dernek adına HES firmalarından bağış alındığına dair bir söylenti var.
Dernek bu konuda bir açıklama yapabilirmi lütfen.

Saygılarımla
Metin Gültan
emine sonnur özcan [ 08 Ekim 2010, 10:31 ]
kotarılmış politikaların "sözde" başarısının tatminine odaklanıp, insanı ve doğayı ciddiye almayan iktidarların ha bire "hızlı tren kazaları"na sebep olduğu bu ülkede, "heslere karşı değiliz ama.." demek ne kadar anlamlı ne kadar güvenli olabilir?...

muktedir olan insanların tümünün, sanayi ve teknolojiye imandan önce, kozmozdaki tek bir can taşıyana verecekleri zararın, aşkın olan nezdindeki hakkını hatırlamaları gerekmektedir...
Modernleşme, sanayileşme, ilerleme gibi kavramların tepetaklak olduğu, insan-çevre ilişkilerinin yeniden ve yeniden düşünülüp tartışıldığı bu çağda, hes'lere karşı olmak ya da olmamak tam da kişinin bu çerçevedeki dünya görüşünü belirliyor...

Daha şimdiden, vadimizi biçimlendiren dere, içindeki taşlarına, kumlarına kadar pazara mal haline getirilmiş... görmüyor musunuz ey hemşehriler, küskün küskün akıyor!
faruk kabatas [ 01 Ekim 2010, 17:44 ]
lutfen herkes kadir bey in yazisini okusun cok onemli bir konuya deginmis....

sevgili kardesim furkan engin kork,,,
EGER YAZIMI BIR BUTUN OLARAK ANLASAYDIN ANLARDIN AMA BEN BIRDAHA ANLATMAYA CALISAYIM . MESELA YAPILAN ANLASMA HALKA   SORULMADAN DANISILMADAN TARTISILMADAN YAPILDI YANI BIZE SURPRIZ OLDU, (BU KONUDA KADIR BEY IN YAZISINI OKUYUN ANLARSINIZ) YANI HALK ENAYI YERINE KONULDU BIR ISE YARAMAZ DURUMUNA DUSURULDU ,,,   IKINCISI BENIM DERNEKLE DERDIM YOK YAPILAN YANLIS ISLERLE DERDIM VAR, YAZINDA KESKE BU KONUYUDA YAZSAYDIN,

HANGI YAZILARIN YADA NERDE YAZILAN YAZILARIN ALTINA IMZA ATILIR YADA ISIM YAZILIR BEN BILIYORUM KARDESIM AMA YINEDE SAGOL,
DERNEK HALKI TEMSIL EDER EGERR YORE HALKI YOKSA DERNEK YOKTUR DOLAYISIYLA HAKL TAN HABERSIZ BIR IS YAPILIRSA HER KES BUNUN ICINDE BIR BIT YENIGI ARAR,

DERNEGE GIDIP GELMEM KONUSU ISE BEN VARLIGINI HISSETMEDIGIM, YORE INSANLARININ YANINDA GORMEDIGIM , UC BESTANE EGLENCE PARTISI HARIC BASKA BIR SEYE IMZA ATAMAYAN , KENDI HALKINI ADAM YERINE KOYMAYAN   BIR GUN OLSUN YORE HALKINA EGILMEYEN BIR DERNEK BENIM ICIN MAGAZIN PROBRAMINDAN BASKA BIRSEY DEGILDIR KUSURA BAKMASIN KIMSE

MESELA ORNEK VERMISTIM DERNEGIMIZ ONCULUK ETSEYD IDE 30 TANE TEKNISYEN YETISTIRSEYDI DEMISIM BU KONUDAN DA BAHSETMEMISSIN ,MALUM DEREMIZDE KAHVELERDE ZAMAN GECIREN BIR SURU INSAN VAR.        DIGER IDDIALAR BIRAZ AGIR OLMUS BELKI AMA BIR GUN GELIR SENDE ANLARSIN,   



Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Haberler

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber