Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Kırım'da hemşehri bulamadık!

Nasip oldu, Kurban Bayramında Kırım'a (Ukrayna'ya) gittik. Kırım'da bulunduğumuz günlerde 'hemşehri' aradık, ama bulamadık.

Kategori  Kategori : Haberler
Yorumlar  Yorum Sayısı : 3
Okunma  Okunma : 3988
Tarih  Tarih : 08 Aralık 2010, 21:02

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Aslında Yalta'da Çayeli'li bir hemşehrimizin olduğu söylendi, oraya da gittik. İşlettiği kahvehaneyi bulduk, ama kendisi yoktu. Kasım adlı hemşehrimizin son adını bile öğrenemedik, çünkü kimse soy adını bilmiyormuş. "Kasım abi" diye tanınıyormuş... Her ne ise, Kırım'dan kısa notları sunalım...
***
Resmî Adı: Ukrayna
Bağımsızlık Tarihi: 24 Ağustos 1991
Cumhurbaşkanı: Viktor Yuşçenko
Yüzölçümü: 603.700 km²
Nüfus: 46.710.816 (2006)
Başkent: Kiev (Nüfusu: 2.635.000)
Başlıca Şehirler: Kharkov, Dnipropetrovsk, Donetsk, Odessa, Zaporoje, Lviv
Komşuları: Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Moldova
Din: Ortodoks Hıristiyan (% 96)
Dil: Ukraince
Para Birimi: Grivna (1 dolar, yaklaşık olarak 8 Grivna)
***
Bu seneki Kurban Bayramını Kırım’daki Müslümanlarla birlikte idrak etmek nasip oldu. İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsanî Yardım Vakfı'nın (İHH) Kırım’daki “kurban yardım çalışmaları"nı yerinde görmek üzere dâvet vaki olunca, memnuniyetle kabul ettik ve Arefe Günü İHH Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Başar Beyle birlikte Kırım'a, hareket ettik.
Kırım, Karadeniz'in kuzeyinde (Sinop'un karşısı da diyebiliriz) Azak Denizi'nin güneyinde bir yarımada. Kırımlıların nezdinde ise burası bir "Yeşilada."
Kırım, ayrı bir devlet değil; Ukrayna'ya bağlı "özerk bir cumhuriyet". Ancak bu 'özerk'liğin derecesi biraz tartışılır. Kırımlılara göre özerklik 'kâğıt üstünde' kalan bir durum. Onlara göre her tartışmada Ukrayna'nın, hatta Rusya'nın dediği oluyor. Elbette nüfus yapısındaki dengesizliğin burada büyük tesiri var. Kırım'da resmî rakamlara göre 250 bin, Kırımlılara göre ise 350 bin civarında Müslüman Kırım Tatarı yaşıyor. 48 milyonluk Ukrayna ve 2.5 milyon civarındaki Kırım bölge nüfusu içinde bu rakamın çok düşük olduğunu ifade etmeye her halde ihtiyaç yok. Hem nüfus hem de maddî güç olmayınca, Ukrayna ya da Rusya'nın dediğinin olması akla uzak olmasa gerek.
*
KIRIM KAN AĞLIYOR
Daha önce Kırım'a gitmemiştik, ama geçmiş yıllarda Kırım'da yaşananlardan kısmen de olsa haberdardık. Gerek "Kırım Kan Ağlıyor" romanı ve gerekse değişik vesilelerle görüştüğümüz Müslüman Kırımlılardan acıklı maceralarını dinlemiş, onlarla birlikte hüzünlenmiştik.
Kırım'da dikkat çeken başka bir nokta da, Kırımlıların tarihlerini unutmamış olmaları. Malûm, Müslüman Kırım Tatarları 1944'te 'soykırım' sayılabilecek bir sürgün yaşadılar ve başta Özbekistan olmak üzere SSCB coğrafyasına dağıtıldılar. 'Sürgün' hatıraları hâlâ canlı. O günleri yaşayan ve bu günlerde 80 yaş civarında olan bütün Kırımlılar, her fırsatta çektikleri çileleri anlatıyor ve o günkü zalimleri lânetliyorlar. Kırımlılar her daim 'vatanım, vatanım' diyor ve bu konuda kendilerine daha fazla destek verilmesini de istiyorlar.
*
KIRIM, ÖZ VATAN
Kırım, Tatarların ‘öz vatanı’; ama çoğu, yıllar önce bu diyarlardan sürülmüş ve ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra yavaş yavaş ‘öz vatanlarına’ dönmeye başlamışlar. Başta Bahçesaray olmak üzere Akmescid ve diğer illerde camiler var ve Müslümanlar inançlarının gereğini yerine getirebiliyorlar.
Kırım’daki asıl problem, Müslüman Tatar nüfusun azlığı. Müslüman Tatar nüfus sayıca az, ama onların kararlı tutumu, Ukrayna ve hatta Rusya'yı bile ihtiyatlı adım atmaya zorluyor.
*
AKMESCİD'DEKİ "KEBİR CAMİİ"
İstanbul'dan Kırım'a gittiğimiz ilk gün, ikindi namazını Akmescid'deki (Simferopol) "Kebir Camii"nde kıldık. Caminin hemen yanında "Kırım Müftülüğü" var. Müftü yardımcısı Haydar Bey, Konya İlahiyat Fakültesi mezunu. Türkiye'den geldiğimizi öğrenince memnuniyetini ifade ederek kahve ikramında bulunmak istedi. Ancak vaktimiz sınırlı olduğu için "Nasipse başka bir zaman" diyerek camiden ayrıldık.
*
MİMAR SİNAN İMZALI CAMİ
Kurban Bayram namazını “Gözlev” (Tatarcası: Kezlev) şehrinde “Mimar Sinan”ın yaptığı “Cuma Han Camisi"nde kıldık. Caminin genç imamı Türkçe olarak vaaz verdi. Türkiye Türkçesine çok yakın, bizim de anlayabileceğimiz şekilde Kurban Bayramının Müslümanlar için önemli olduğu ve imkânı olan zengin Müslümanların mutlaka kurban kesmesi gerektiği anlatıldı. Cami çok büyük olmamakla birlikte erken saatlerde doldu. Dikkat çeken bir nokta, çocukların da camiye gelen cemaat arasında yerlerini almasıydı.
*
YAŞLILARIN DİLİNDE HEP DUÂ VAR
Dikkatimizi çeken başka bir nokta ise, nisbeten daha yaşlı olanların Türkçe’yi daha iyi konuşmasıydı. Cami içinde ve bahçesinde tanıştığımız, sohbet ettiğimiz amcalara Türkiye'den geldiğimizi ifade edince, bizim şahsımızda bütün Müslümanlara ve bilhassa Türkiye'de yaşayanlara duâ ettiler. Aynı zamanda "Türkiye bizi unutmasın" temennisini de dile getirdiler.
Yaşlılara nisbetle genç nesil okullarda Rusça eğitim aldığı için Türkçeyi daha az biliyor. Kendi aralarında ise genellikle Rusça konuşuyorlar.
*
SOVYET TİPİ ŞEHİRLER
Ukrayna ve Kırım, uzun yıllar Sovyet kontrolü altında kaldığı için, binalar ve sokaklar klâsik Sovyet şehirleni hatırlatıyor. Geniş caddeler, blok evler ve koşuşturan insanlar... Ukrayna'daki kadın nüfusun, erkeklerden daha fazla olduğu söyleniyor. Aynı zamanda Ukrayna'da son yıllarda nüfus sayısının artmadığını da ifade edelim...
*
MAALESEF HER YERDE BİRA REKLÂMI VAR
Ukrayna genelinde ve Kırım'da dikkatimizi çeken bir nokta da, cadde ve sokakların reklâm afişlerine boğulmuş olmasıydı. Nereye baksanız reklâm panoları var. Reklâmı yapılan 'ürün'ler arasında bira başa güreşiyor denilse yeridir. Hele televizyonlarda bira reklâmının olmadığı dakika yok! Bu kadar bira reklâmı yapılan başka bir ülke var mıdır, bilmiyoruz.
*
"KUM SAATLİ" MASALAR
Şehrin merkezindeki Puşkin Caddesinde faaliyet gösteren "Kafein" adlı bir kahvehanede biz de meyve çayı içme imkânı bulduk. Bu kahvehanedeki bir uygulama da bize orijinal geldi. Şöyle ki: Masaya oturduğunuzda sipariş almaya gelen garson, masanıza bir 'kum saati' koyuyor. Eğer 10 dakika içinde siparişiniz gelmezse, içtiğiniz çaylar bedava! 'Kum saati' işlediği için garsonlar hızlı hareket ediyor. Haliyle "Bir saattir bekliyoruz, siparişler nerede kaldı?" tartışması da olmuyor. Çünkü masanızdaki saat işliyor...
*
KURBANLAR KESİLDİ
Türkiye'deki hayırseverlerin bağışlarını Kırımlı Müslümanlara ulaştıran İHH, bayramın 1. günü Razdolnoye şehri, Novoselskoye Köyünde "Nusret Ağa"nın tesislerinde kurbanları kestirdi. Tekbir ve duâlarla kesilen kurbanlar, daha sonra Ukrayna'nın diğer şehirlerinden gelenlere teslim edildi. Meselâ, 900 km uzaklıktaki Kiev'e bile kurban eti ulaştırıldı. Kurban etlerini kesim yerinden alanlar, bulundukları köy ve mahallelerdeki muhtaçlara dağıttı.
*
ŞEFİKA NİNE'NİN ANLATTIKLARI
Şefika Nine, 1944 sürgününü yaşayanlardan biri. 6 yaşındayken sürgüne gönderilmişler. Diyor ki, "Yemeğimiz ısınıyordu ve onu yemeye bile fırsat vermediler. Hepimizi trenlere doldurdular ve Özbekistan'a sürdüler."
Şefika Nine ve ailesi 1991 yılında yeniden Kırım'a dönmüşler. 1944'deki sürgünde, Kırımlıların yarısı gemilere bindirilip deniz ortasında batırılmışlar. Yarısı da tren vagonlarında açlık ve susuzluktan ölmüş. Tren deyince bugünkü trenler akla gelmesin diyor Şefika Nine, "Hayvan vagonlarına doldurulduk!"
*
BİLEK GÜCÜYLE ARAZİ ALIYORLAR
1944'deki sürgün sebebiyle Kırım Tatarları Ruslara çok kızgın. "Vatanımız elimizden alındı" diyor ve yeniden Kırım'a dönüşlerine de çok seviniyorlar. Ancak Kırım'a dönmek tek başına sıkıntıların sona ermesi anlamına gelmiyor. Arazileri yok ve devlet de bu konuda yardım yapmıyor. Onlar da zorla ve 'işgalle' arazi alıyorlar! Geçmiş yıllarda Türkiye'de de şahit olunan 'gecekondu yapma, arazi kapatma' gibi bir yol. "Nasıl olur, devlet engel olmuyor mu?" diye soruyoruz. Onların cevabı net: Olamaz, çünkü burası bizim öz vatanımız!
*
HERKES BİR 'TUĞLA/TAŞ' GETİRSİN!
Akmescid'de (Simferopol) küçük camiler var ve bunlar bilhassa Cuma ve bayram namazlarında ihtiyacı karşılamıyor. Kırımlı Müslümanlar buna çare olması için bir araziyi alıp cami yapmak istemişler. Bu talep devlet tarafından engellenmek istenmiş. Bunun üzerine bütün Müslüman Tatarlar bir araya gelip yürüyüş yapmışlar ve cami yapmak için kampanya başlatmışlar. Kampanyada "Her Müslüman bu arsaya bir taş/tuğla getirsin" diye çağrı yapılmış ve neticede binlerce 'taş/tuğla' toplanmış. Şu anda duvar gibi yığılan bu taş/tuğlalar yakın zamanda yapılması planlanan caminin inşaatında kullanılacak.
*
ERKEKLER BERBERLİK YAPAMAZ!
Kırım'da garip karşılayabileceğiniz uygulamalar da var. Meselâ, hiçbir erkek 'berber'lik yapamaz. Bir erkeğin berber dükkânında çalışması çok ayıp sayılıyormuş. Haliyle bütün berberler kadın... Yani, erkekler kadınların çalıştığı berber dükkânlarına gidip tıraş oluyor. Biz bunu garip karşılarken, onlar da erkeklerin berber olmasını çok garip karşılıyorlar.
Aynı şekilde iki erkeğin/arkadaşın sokakta yürürken kol kola girmesi de hoş karşılanmayan bir davranış olarak görülüyor. Küçük çocuklara iltifat etmek, onların başını okşamak da aynı şekilde ayıp sayılıyor...
*
TARİHE ŞAHİTLİK EDEN YER: YALTA
Yalta, Kırım'ın Antalya'sı. Tarihte önemli toplantılara da ev sahipliği yapmış bir yer. Bir bakıma dünya burada paylaşılmış.
Tarihte "Yalta Konferansı" olarak bilinen toplantı Yalta'da gerçekleştirilmiş. II. Dünya Savaşı'nda üç büyük olarak adlandırılan Müttefik Devletler'in liderleri Winston Churchill, (Birleşik Krallık Başbakanı) Franklin D. Roosevelt (Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı) ve Joseph Stalin (Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve SSCB Halk Komiserleri Kurulu Başkanı) 4 Şubat 1945 -11 Şubat 1945 tarihleri Yalta'nın 3 km güneyinde bulunan Livadia Sarayı'nda bir araya gelmişler. Yalta Konferansında II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın yeni düzeni ve Avrupa topraklarının yeniden şekillendirilmesi üzerine görüşmeler yapılmış.
"Üç Büyük" ülkenin katıldığı konferansta Birleşmiş Milletlerdeki veto yetkisi de karara bağlanmış. Bunun haricinde gizli oturumlarla özellikle İsrail yanlısı toprak paylaşmalarının yapıldığı yeni bir dünya düzeninin temellerinin atıldığı da ifade ediliyor.
*
SEN SAHİP ÇIKARSAN SENİN OLUR
Agusta şehrindeki Körbek Köyünde (Rusça: İzabelna) ikamet eden Recep ve Enver Reçepoğlu kardeşlerin evini de ziyaret ettik. Recep Recepoğlu daha önce ziyaret maksadıyla Türkiye'ye de gelmiş. Köyde 2.5 dönüm arazisi var ve 200 koyun besliyor. Ancak koyunların çoğu başkasının... Bir bakıma emanet olarak almış ve çobanlık yaparak geçimini temin ediyor.
Ama maşallah, Recep Beydeki azmi, gayreti ve kararlılığı görmek lâzım. Bir bakıma taştan ekmeğini çıkarıyor. Evine gittiğimizde 1944 sürgününe şahitlik eden annesi de oradaydı. Sürgüne şahitlik edenlerin o kadar çok anlatacakları var ki...
Recep Bey, bizi köyün üst tarafına götürerek etrafı gezdirdi. Göz alabildiğine 'lavanta' ve gül fidanı tarlaları var. Israrla, "Bu işten anlayan iş adamları gelsin. Bu lavantaların yağını işleyelim..." diyor.
Bu arada, "Peki bu araziler kimin?" diye soruyoruz. Recep Bey biraz da kızarak, "Senin, benim; kimin olacak? Kim sahip çıkarsa onun. Bu araziler, Kırım, bizim öz vatanımız. Bizim elimizden almışlardı, şimdi bunlara sahip çıkalım" diyor. Meğer, Sovyetler zamanında buralar ekilmiş, ama birlik dağılınca sahipsiz kalmış, bir bakıma bakılmayan bağ, dağ olmuş.
*
YATAKLI TRENLE 13 SAAT
Simferopol'deki işlerimiz sona erince Başşehir Kiev'e geçmek istiyoruz. 900 km'lik yol için treni tercih etmenin en iyisi olduğu söylüyorlar, fakat bilet bulmakta zorlanıyoruz. Sağ olsunlar mihmandarlarımız bu konuda mahir. Trende görevli olanların dinlenmek için kullandıkları yerlerini satın alıyor ve 13 saat süren bir gece yolculuğu ile Simferopol'den Kiev'e hareket ediyoruz. Kiev'de bizi karşılayan arkadaşlarla kısa bir şehir turu yapıyoruz ve bir iki müzeyi geziyoruz.
*
KİEV DAHA AVRUPAİ
Kiev, Kırım'ın şehirlerine göre daha gelişmiş bir şehir. Etraf da temiz görünüyor. Hatta başkanlık sarayının kapısına kadar gidebiliyoruz.
*
TÜRKLER YAPAR, RUSLAR KAZANIR
Fıkra niyetiyle anlatılan bir hadise de şöyle: Ukrayna yöneticileri bir inşaat yaptırmak istediklerinde önce Türkleri çağırıp sorarmış: Kaç milyon dolara yaparsın? "Bir milyor dolar" cevabını alırlarmış. Sonra Japonları çağırıp aynı soruyu sorarlar ve "İki milyon dolar" cevabını alırlarmış. Ukraynalılar "Niçin fiyat yüksek?" diye sorarlarmış. Japonlar da, cevaben; "Bir milyon doları kendimize alır, bir milyon dolarla da bu inşaatı Türklere yaptırırız" derlermiş. Sıra Ruslara gelince Ruslar "Üç milyon dolara yaparız" der şöyle izah ederlermiş: "Bir milyonları size, bir milyon doları bize, bir milyon doları da Türklere verir ve inşaatı yaptırırız!"
Hakikat payı var mı? bilmiyoruz, ama bunlar konuşulup anlatılıyor...
*
BİR SÜTLAÇ, BİR BAKLAVA BİR DE OKLAVA!
Kiev'den İstanbul'a dönüş yolunda havalimanı yolu üzerinde (Harkovski yolu), sahibinin Adanalı olduğunu öğrendiğimiz "Bosfor Cafe"de öğle yemeği yedik. Ellerine sağlık, Türkiye'deki kaliteli lokantalardan ileride, geri değil. Müşterilerin çoğunluğunu Türkiye'den gidenlerin oluşturduğu bu lokantada çalışan Ukraynalılar da Türkçe biliyor. Yemek sonrası "Tatlı olarak ne istersiniz?" diye sorulunca, "Bir baklava, iki sütlaç ve bir de oklava" dedik. Türkçe bilen Ukraynalı garson, "Oklava nedir, bizde böyle bir tatlı yok" dedi. Biz de 'oklava'nın ne olduğunu anlattık ve lâtife yaptığımızı söyledik...
*
HAVALİMANINI TÜRK FİRMALARI YAPIYOR
Kiev'e yapılan yeni havalimanını Türk firmaları yapıyor. Mevcut havalimanı çok küçük ve yetersiz. Yoğunluk da gözlenmiyor. Ama buna rağmen çok büyük bir yeni havalimanı yapılıyor. Her halde önümüzdeki yıllarda hem turizm hem de ticaret açısından büyük hamle yapmaya hazırlanıyorlar. Yoksa bu ölçüde büyük bir havalimanı niçin yapılsın?
*
VOLKAN GİBİ ŞAİR
Simferopol'e yakın bir köyde yaşayan (Mermer Köyü) şair Abdulcabbar Kandemir'i de bir vesile ile ziyaret ettik. Abdulcabbar Kandemir aynı zamanda kuvvetli bir şair. Hatta "Volkan" adlı bir de şiir kitabı basılmış. Ancak bu kitap Kril alfabesi ile yazıldığı için okuma imkânımız olmadı. "Şiir kitabınızın adı niçin Volkan?" diye sorduk. "Rus zülmüne karşı volkan gibi parlamaya hazırım" diye cevaplandırdı. Abdulcabbar Kandemir, Kırım Tatar Türklerinin sürgününü anlatan 300 dizelik bir ayrı bir şiir daha yazmış ve bunun sürgünde yaşanan bütün zulümleri göz önüne serdiğini söylüyor. Kendisi yaşamamış, ama sürgünü yaşayan büyüklerinden dinleyerek bütün yaşananları bu şiirle anlatmış... (Faruk Çakır)
*
senozderesi.com haber merkezi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 3 yorum yazılmıştır.

ebru doğan [ 03 Haziran 2015, 04:53 ]
Gercekten güzel bi gezi olmus .... Ancak erdogan arkadasın dedıgı gıbı uzucu durumlarda soz konusu... neden orda KURAN rusca yazılsın kı... bu arada TÜRKLER yapar ruslar alır fıkrası da cok anlamlı ...
Erdoğan ALKAN [ 07 Mayıs 2013, 15:32 ]
Yazılan yazılardan etkilenmemek elde değil üzüldüm ben duyduğum kadarıyla kırım türkleri var diye bilirim bende bir türk olarak bunu duyarsız kalamam ozaman türkiye cumhuriyeti bir yardım eli uzatmalı. camideki kuranı kerimimizin üstünde yazan yazı rusca kuran yazıyordu bunu duyarsıs kalmak benim kuranımda yazmaz.ve derim allahım onlara yardımcı olsun ve ne mutluyumki t c de yaşamak ne mutluyum türküm diyene.veoraya gidip bu görselliyi anlatan arkadaşlarada binlerce teşekürler.hepiniz allaha emanet olun.
ali [ 09 Aralık 2010, 01:23 ]
abisi australyaya gelun burda sizi bekleyen bir hemseriniz var

Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Haberler

En Çok Okunan Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber