2001 depremi ‘şehir putu’nu yıkmış, insanların bir kısmı uğramadıkları köylerindeki tek katlı evlerine koşmuşlardı.
Van depremi de yükseklik ve beton putunu yıkacak gibi. Ahşap evlerle ilgili Ulusal Ahşap Birliği Başkanı Prof. Dr. Nurgün Erdin, deprem kuşağında bulunan Türkiye’de en güvenli yapıların ahşap yapılar olduğunu, ayrıca ABD ve Orta Avrupa’da çok tercih edilen ahşap yapıların Türkiye’de avantajlarının fazla bilinmediğini söylemiş.1 Evet, sünnette de yapıların yüksek olmaması geniş ve yatay olması tavsiye edilmeştir.2 Günümüzde binalar dikey olarak yapıldığı için çok yerleşim yerinde çok ciddÎ yoğunluk yaşanmaktadır. Bu durum da kirlilik ve güvenliğe varıncaya kadar bir çok problemi beraberinde getirmektedir. Dün iki katlı evler fakirlik alâmeti iken, bugün zenginlik alâmeti olmuştur. Maddî durumu iyi olanlar müstakil iki ve üç katlı evleri tercih etmektedirler. Zamanında beğenilmeyen iki katlı köy evleri şimdilerde tercih ediliyor. Özellikle ahşap evler çok önemli; çünkü bu, insanların ağaçla ilişkisini de göstermektedir. Günümüz insanı ağaçlardan uzaklaştığı oranda sağlık ve diğer bir çok problemi de yaşamaktadır. Çünkü inşaat yapılarında insanın sağlığına zarar verecek bir çok madde kullanılmaktadır. Ahşap binalarda ise boya dahi yoktur. Çünkü o fıtrîdir. Bugün insanlar topraktan uzaklaştığı gibi ağaçlardan da uzak bir hayat yaşamaktadır. Ahşap bir evde yaşamak herkese nasip olmuyor. Benim gibi köyde doğup büyüyenlerin böyle bir imkânı vardı. Bizler bugünkü nesillere göre daha iyi durumda imişiz. Çünkü benim kuşağın ağaçla olan dostluğu daha çoktu. Şimdiki kuşağın ağaçla hemen hemen hiçbir ilişkisi yoktur. Biz doğduğumuz anda ağaçla dostluğumuz başlardı. Annemiz bizi hemen ağaçtan yapılmış bir beşiğe koyardı. Emeklememiz, ilk adımımız tahtaların üzerinde olurdu. Sonra biz büyüyünce yine tahtadan yapılmış karyolalarımıza geçerdik. Evimiz ahşaptan olduğu için, tahta merdivenlere basarak iner çıkardık. Acıktığımızda annemiz yemeğimizi tahta kaşıkla pişirir ve tahta kaşıkla doyururdu. Kışın yememiz için yaptıkları kavurmayı, turşuyu, balı, tereyağını, peyniri, çökeleği tahta kapta (kadı) bekletirdi. Sonra bizim bütün oyuncaklarımız da tahtadandı. Hatta çok sağlam arabalarımız da. Arılar ballarını tahtadan yapılan kara kovanlarda, ağaçların tepesinde yaparlardı. Sırtımıza aldığımız sepetler, ayağımıza giydiğimiz takunyalar, öküzlerimizin sapanı da tahtadandı. İşte şimdi bize zor gelen, ahşap bir evde doğup çocukluğumuzu yaşadıktan sonra beton bir binada mahpus gibi bir hayat yaşamak. Evin dış kapısını açtıktan sonra toprağa ayak basamamak... Betonla zoraki bir dostluk kurmaya çalışmak, betonda yürümek, betona yaslanmak, betonda uyumak... Bunca sene geçse de alışamadık, alışamayacağız da.
Dipnot: 1- Yeni Asya, 11 Kasım 2011. 2- Prof. Dr. İbrahim Canan, Hz. Peygamber’in (asm) Sünnetinde Terbiye, s. 220.
Umut yarını değiştirme çabasıdır!Senoz Vadisi’nin çektikleri..."Vizontele"yi Çok önceden Bizim Köyde YaşadıkPompalıyla kurban etmekHES'lerin Derelerin Çocuklarına YaptıklarıDuyarsız kalmayalımSitemiz sizin için var07 Temmuz 201901 Aralık 201815 Ocak 201301 Kasım 201225 Ocak 201215 Kasım 200919 Mayıs 2009