| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir | ||||||||||||||||||||||
SENOZ'UN SESİHABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Her Şeye Rağmen Günün Kutlu Olsun Muallim
Hayatımızın her döneminde izleri vardır, muallimin. O, muallim ki, kendisine değer verildiği, saygı duyulduğu müddetçe, her nerede olursa olsun, toplumlar her bakımdan yükselmiş, aşağılandığı, hor görüldüğü müddetçe de yaşayan ölü misali hayat sürdürmüşler ve nihayetinde kendilerini değiştirmesini bilmeyenler de tarih sayfasından silinip gitmişlerdir. Mahlûkatın en güzeli, en şereflisi ve en akıllısı olarak yaratılan insan, kâinatta her şeyin kendisinin hizmetine verilmiş olmasına rağmen, bitmek, tükenmek bilmeyen sınırsız istek ve arzularla doludur. Fevkalade bir anatomik yapıyı eşek gibi binen bir ruhun, dünyayı tozpembe gören bir halet-i ruhiyesi içinde, sınırsız ve sonsuz bilip sergilemeye çalıştığı güç gösterisi yanı sıra, bir o kadar da zayıf, aciz ve iktidarsızdır… Gözle görünmeyen bir mikroba karşı dirençsiz kalıp, gövdesine giren bir küçük kurtçuk vesilesiyle boylu boyunca yere serilen koskoca ağaç misali olabilen, bilinmeyenlerle dolu varlık… Rüzgârın önündeki yaprağa benzeyen insan, dünyaya gelişiyle beraber, kendisi, ailesi ve başkaları için daima eğitim – öğretim içindedir. Öğretim işinin yerine getirilmesinde en büyük görev de haliyle öğretmenlerindir. Eğitim işi ise %50 oranında ebeveynlere düşmektedir. Geriye kalan %45’lik bölüm ise arkadaş çevresi, sosyal hayatın değişik kademeleri ile şekillenmektedir. Eğitimin Sadece %5’lik kısmı okullarda verilmektedir. O da beden eğitimi, resim iş, müzik vs türü derslerden müteşekkildir. Esas verilmesi gereken davranış eğitimidir. Davranış eğitimi, denince aklımıza; insanlara karşı sevgi, saygı, hoşgörü içinde olmak; yerine güre oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilmek, suretten ziyade siretin mükemmelliğinin yansıdığı, herkesin hayran kaldığı ve örnek aldığı bir kişiliğe sahip olma; kadın erkek fark etmeden adam olma durumu akla gelmektedir. Bu işte ancak, iyi yetişmiş, her bakımdan mükemmel ebeveynlerin sayesinde olacaktır. Öğretim işi ise % 100 muallimlerin işidir ve okullarda gerçekleşmektedir. İnsan, yedisinde ne ise, yetmişinde de o dur, denmiştir. O halde, insanoğlu davranış eğitimini en iyi şekilde ve zamanında almış olması gerekir. Zamanında işini iş tutamayan ebeveynler, istenmeyen durumlara katlanmak zorunda kalıp, kefaretine de katlanmak zorunda kalacakları gibi, onlara öğretim verecek muallimleri ve kendileriyle beraber öğretim görecek akranlarını da maalesef zor durumda bıraktıkları/ bırakacakları da tartışma götürmez bir gerçektir. İyi, kötü meziyetleri bünyesinde barındıran çocuk, beslendiği şekilde vücut bulur ve gelişimini tamamlar. Asimile olma korkusuyla ve eğitimle baskı altında tutulan istenmeyen kişilik özellikleri asla yok olmaz ve fırsat bulduğu her an başını kaldırır. Görünümde insan fakat kaynakta hayvandan da aşağı bir durum alır. Ender de olsa maddi ve manevi ilimler ışığı altında asli yerine oturan ve mutluluğu yakalayan kişilikler de az değildir. Muallime düşen görevin çok büyüklüğü; gelişme çağında olan filizlerin, dikenler tarafından boğulmalarına fırsat verilmeden yetiştirilmiş, kurtarılmış olmaları durumuyla anlaşılmaktadır. Muallimlik peygamberlik mesleğidir. İnsan yaşamındaki etkisi yanı sıra devletlerin kurulması, yıkılması, medeniyetlerin ihyası ve ya mahvolması da muallimlerin eliyledir. Dolayısıyla muallimsiz okul olamayacağı gibi, muallimsiz insanlık da olmaz/olamaz. Her kesimden meslek sahipleri, idareciler ve büyük devlet adamları da muallimlerin eseridir. Avrupa’nın fethi, ordunun kılıcından önce muallimlerin beyin gücü ve kalemleri sayesinde gerçekleşmiştir. O, Osmanlının büyük padişahı Yavuz Sultan Selim Han, hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru mukaddes saymamış mıdır? Ne zaman ki, muallim asli yerinden indirildi, önem ve mahiyeti unutuldu/ unutturuldu, devlet adamlarının ve belli kesimlerin oyuncağı haline düşürüldü, işte o zaman millet de düştü, devlette… Ne zaman ki, namüsait şartlar altında, bin bir türlü zorluklara katlanarak okuyup yetişti ve öğretmenlik diplomasını eline aldı, ‘’KPSS’’ duvarına çarparak feleğini şaşırdı. Kazanmak için müteaddit defalar uğraştı, olmadı ve bir gün geldi yaş engeliyle karşılaştı, dünyası karardı; hayatı alt üst oldu. Devlet okulunda yer bulamayanlar, özel okulcuların, dershanelerin, etüt merkezlerinin kucağında oyuncak durumuna düştü. Bir ayda kazandığını bir gecede tüketen, kaldırımda yaya yürürken yanından lüks arabalarıyla hızla geçen zibidilerin sıçrattığı çamurlara büründü. Ya sabır, dedi. Her şeye rağmen katlamak zorundaydı ve katlandı; çalıştı, didindi ama olmadı. Hakkını koruyacak, kendisini savunacak bir kurum ve kuruluş da bulamadı. Hakkını teminat altına alacak yasal bir güvence de olmaması sonucu işverenin eften püften bahaneleriyle işinden, aşından oldu. Çok yazık oldu öğretmenim sana çok yazık. Sen bütün bunları hak etmedin. Ama üzülme, Allah(c.c.) indinde büyük ve güzeldir yerin. Sen sen ol, aldırma, bekle bakalım; sen görmesen de bir gün gelecek gerçek görülecek ve inşallah öğretmenim gülecek. Her zemin ve zamanda gene en büyük vazife muallimlerindir. Beklenen neslin yetişmesi muallimlere bağlıdır ve beklenmektedir. Bu duygu ve düşünceler içinde, tüm eğitim- öğretim camiamızın ‘’Öğretmenler Günü’’nü kutluyor, sağlık ve esenlik içinde, sevdikleriyle beraber, huzu, huşu içinde geçirecekleri nice yıllar, dilerken, Rahmet-i Rahmana kavuşan tüm muallimlere de Cenabı Hakk’tan gani gani Rahmet, diliyorum. 22.11.2001 - Ümraniye Muallim Ziya AKÇAL
|
FOTOĞRAF GALERİLERİ |
||||||||||||||||||||
Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009 Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber |