Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Vah vah! Bir testiye bir adam

Okunma  Yazar : Ziya Akçal
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0
Okunma  Okunma : 3119
Tarih  Tarih : 14 Ocak 2010, 11:24

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Topluma yön verenlerin kişi, kurum ve kuruluşlar olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bunların kimi seçimle iş başına gelmiş, kimi atanmış, kimi ya da kimileri de sivil toplum kuruluşları olarak görevlerini icra etmektedirler. Üzerlerine aldıkları sorumlulukları yerine getirirken, yapacakları çalışmaları anayasamız muvacehesinde çıkarılacak yasa ve yönetmeliklere göre yapmak zorundadırlar.
Ne yazık ki, günümüzde, topluma yön vermek sorumluluğunu üzerine alanlar maalesef büyük bir gaflet içinde görünmektedirler. Bu kişi, kurum ve kuruluşlardan öyle görüntüler ortaya çıkmıştır ki, hukuk, ahlâk, fazilet, din gibi sosyal hayatı düzenleyen kurallar unutulmuş, sağladıkları faydaları akıllarına getirmek istemeyen bu çevreler tarafından maksatlı olarak mazisinden kopmuş, geçmişine düşman, köksüz,  belirsiz bir neslin oluşturulması gayreti içine girilmiştir!
Oysa ki, hayasız, edepsiz, faziletsiz, saygı ve sevgiden yoksun yetiştirilen bir nesil, zararlı yaratıklar gibi birbirlerini olumsuz yönde etkileyip perişan durumlara sokmakta, onları, başta belirttiğimiz değerlerden yoksun bırakanlar ise,  zevkten dört köşe olmuş halleriyle tünedikleri yerden onları seyretmekten başka bir şey yapmamaktadırlar.
En başta TV kanalları (TRT de dahil) , sonrasında gazeteler, dergiler ve asrın en harika buluşlarından biri olan bilgisayar ve internet ağını tetkik ediniz. Allah (c.c) aşkına, fazilet, edep, haya, sevgi, saygı, ahlak gibi değerlere ne kadar riayet ederek görevlerini icra ettiklerine, sağ duyu ile lütfen sizler karar veriniz.
Yeterli olmayan bir akademik kazanımın dışında, lüzumlu olan beceri ve davranışları neslimize veremediğimiz konusunda, ağırlıklı olarak hemfikir olduğumuz kanaatindeyim. Peki, böyle bir nesille bu ülke nasıl aydınlıklara çıkabilir. Mümkün mü acaba? Gelecekte hukukta, yargıda, askeriyede ve yönetimde söz sahibi olacak olan bu neslin, bu gidişle bu günleri aratmayacağını kim iddia edebilir. Yazık olmaz mı? Tedbir almak, nadim olmak, acilen kendine gelip, gereken ne ise onu yapmak, yapanları desteklemek ve köstek olmak yerine destek olmak gerekmez mi? Gerekir tabii ama kulak veren kim!
Kurunun yanında yaş odunun da yandığı unutulmamalı. Yanan yaşların sonunun kurular gibi olmayacağı da akla getirilmeli. Bu vesileyle dünyada haksızlığa uğrayanların, zalimin, kanun, nizam tanımazın elinde ezilen, zulüm görenlerin koruyup kollayıcısının Allah (c.c) olduğu ve intikamının da hem bu dünyada hem de ebedi alemde çok ama çok feci olacağı unutulmamalıdır.
Erzurum’un büyük velisi İbrahim Hakkı Hazretlerini çocukken, İsmail Fakirullah hazretlerine teslim ederler. İyi bir terbiye alması için çocukluk yıllarının önemli bir kısmını Fakirullah’ın yanında geçiren İbrahim hakkı, bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider. Testisini su doldururken, oraya gelen bir atlı:
-"Çekil önümden be çocuk!" diyerek İbrahim Hakkı’yı azarlar ve atını çeşmeye doğru sürer.
Çocuk İbrahim, elindeki testisiyle beraber bir kenara çekilmeye çalışırken, atını mahmuzlayan adam, İbrahim Hakkı’yı bir köşeye sıkıştırır. Kendisini kurtarmanın derdine düşen çocuk, testiyi elinden bırakır ve çeşmeden uzaklaşmayı başarır. Fakat çeşmenin önünde debelenip duran at, çocuğun yere bıraktığı testinin üzerine basarak testiyi paramparça eder.
Çocuk İbrahim Hakkı, ağlayarak hocasının yanına gider: Çeşmeden su alırken, atını koşturarak üzerime gelen bir kişi, atını üzerime sürdü; kendimi korumanın derdine düştüm ve o arada nasıl olduysa oldu anlayamadım, bir de ne göreyim yere bıraktığım testim atın ayakları altında paramparça olmuş.
Hocası sorar: Testinin kırılmasına sebep olan adama bir şey söyledin mi?
_ Hayır, hiçbir şey söylemedim.
_ Çabuk git, o adama hakkettiği cevabı ver, der.
İbrahim hakkı gider, çeşmenin başında atını tımar etmekte olan adamın yanına varır, bekler. Fakat bir türlü terbiyesini bozup da: Benim testimi neden kırdın be zalim adam, diyemez!
Dönüp geldiğinde, hocası Fakirullah  sorar: Ona hakkettiği cevabı verdin, değil mi?
_ Söylemedim efendim, söyleyemedim; niyet ettim fakat ne terbiyem, ne de cesaretim, kötü bir söz söylememe müsaade etmedi, der.
Hocası bağırır: Sana diyorum, çabuk git, o adama hakkettiği cevabı ver; aksi halde çok kötü şeyler olabilir, der!
İbrahim Hakkı, bu sefer kararını vermiştir. Çeşmenin başına gidecek, adama hakkettiği cevabı verecektir. Doğruca koşar, çeşmenin yanına varır. Ama heyhat, gördüğü manzara karşısında donmuş kalmıştır! Testisinin kırılmasına vesile olan adam, atının tekmeleri altında ezilmiş, paramparça olmuş, kırık küp parçalarının arasında cansız vaziyette uzanmıştır!
Koşarak gelir ve hocası İbrahim Hakkı hazretlerine durumu anlatır. Hocası bu duruma çok üzülür: Vah vah! Bir testiye bir adam, üzüldüm buna doğrusu, der.
Orada bulunan ve daha sonra olaya şahit olan insanlar bu duruma bir anlam veremezler ve büyük veliden öğrenmek isterler. Büyük veli de izah eder: O atlı adam, İbrahim Hakkı’ya zulüm etti. Zulme uğrayan da tek kelime ile ona cevap vermedi ve zalimi Allah’a havale etti. Allah da zalimi cezalandırdı. Eğer, İbrahim Hakkı, zalime sözlü olarak hakaret etseydi, ödeşeceklerdi. İbrahim, büsbütün masum oldu. Ben de ödeştirmeğe çalıştım ama muvaffak olamadım, der.
Dillerde dolaşan bu menkıbe, o günün insanlarına zulmetmekten korkma duygusu veriyordu. Çünkü insanlar izanlı, imanlı, Allah yolunda ve dosdoğru idi. Yetişen nesil de iyi yetişiyordu. Dolayısıyla zalimde kısa zamanda cezasını buluyor, bunu gören diğer insanlar da attığı her adıma dikkat ediyordu. Bugün ise bu hayat tarzından eser kalmadığı içindir ki, ‘’altta kalanın canı çıksın’’ felsefesi hakimiyetini sürdürüyor. Artan pis kokular dünyayı yaşanmayacak hale getiriyor.
Yaşanabilir bir dünya için el ele diyor, sağlık ve esenlik dileklerimle, korktuklarımızdan uzak, umduklarımıza nail olmuş olarak yaşayacağımız nice güzel günler, diliyorum.
Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber