Oldu mu ya, düşünmeden taşınmadan, iyice hesap etmeden yapılmış olacak ki, iş geldi geldi de hukuk engeline takıldı. O güzelim dağların, taşların, bayırların, çayırların, ormanın şekli olumsuz yönde değiştirildi. İşin içine rant  girince akrabalar birbirine, kardeş kardeşe düşman oldu, iki kuruş menfaat uğruna insanlar şahsiyetini, onurunu kaybetme ile karşı karşıya geldi!. Şu kadar yatırım belki de heba olma aşamasına geldi. Yazık olmadı mı?

   Sonunda olan oldu, adalet yerini buldu. Kararın bu şekilde sonuçlanabileceğini beklemiyordum doğrusu. Sebebine gelince; davanın açılışı akabinde bekleme süresi uzadıkça uzadı. Bu uzayış, benim de içinde olduğum karşı düşüncedeki camiada huzursuzluğa, ümitsizliğe sebep oldu. Neticede “Atı alan Üsküdar’ı geçti” , “hayırlısı ne ise o olsun” deyip sonucu beklemeye başladık. Ve nihayet yüce yargının ehliyetli, emniyetli, şahsiyetli yargıçları Anayasamızın muvacehesinde hazırlanmış  kanunların kendilerine verdiği yetki doğrultusunda ve vicdani kanaatleri neticesinde gereği budur demiş, bölgemizin başka taraflarında olduğu gibi yöremiz “Senoz” bölgesinde de yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Karar hayırlara vesile olur inşallah.

   Bilindiği gibi “Karadeniz Elektrik Üretim San. A.Ş”. Tarafından projelendirilip Rize İli Çayeli İlçesi Senoz Bölgesinin Uzundere, Marabudam Deresi ve Ligovi Derelerinin yüksek yayla seviyelerinden başlayarak ortalama 100 km. lik güzergâh üzerinde ve çok geniş bir alanda sahile doğru yayılan bir çalışma alanı içerisinde “HES PROJELERİ” ni gerçekleştirmenin azim ve kararlılığında, gece gün demeden çalışarak belirledikleri hedeflere doğru hızla ilerlemiş, yolun sonuna yaklaşmışlardır. 

      Kurulması planlanan bu santrallerin çevreye olumsuz etkilerinin olmayacağının söylenmesinin yanlış bir yaklaşım olacağı, neticede ekosistemin olumsuz yönde etkileneceği, her iki dereden bırakılacağı söylenen 150lt/sn suyun ekosistemin devamına yetmeyeceği ilk planda söylenmişti. İkinci planda ise, inşaat firmalarının verdiği taahhütlere uymadıkları ve haklarında gerekli denetlemelerin yapılmadığıdır. Üçüncü planda ise, kesileceği bildirilen miktardan çok daha fazla ağaç kesilmiş olması, kesilen ağaçların beraberinde sayısız fidan ve genç ağacı yok etmiş olmaları ve kesilen ağaçların nasıl değerlendirildiğidir.. Dördüncü planda ise, yapılan çalışmaların bölgede ciddi heyelanlara sebep olacağıdır. Beşincisi ise, kazılar sonucu ortaya çıkan hafriyatın taahhüt edilenin dışında rastgele yerlere boşaltılmış olmasıdır. Altıncısı ise, çevrenin dengesinin bozulacağı, suyla gelen ve yaşamını sürdüren güzellikler için kıyametin kopacağıdır. Yedincisi ise kârının zararını karşılamayacağı, kamu yararının görülmediğidir. Bunlar ve daha fazlası işin bilimsel yönünü ilgilendirmektedir.
    İşin sosyal ve hukuksal yönünden ziyade bir yönü daha var ki, esas beni bu yönü ilgilendirmekte ve üzmektedir. Bu yön, işin ahlaki yönüdür. HES Projeleri ile ilgili çalışmalar ne zaman, nasıl başladı? Nasıl gelişti? Kimler ve neye dayanarak olur verdi? Köylünün katılımı ne düzeyde ve oranda nasıl oldu? Köylü ile mutabakat nasıl sağlandı? Getirileri ve götürüleri konulu bilgilendirme yapıldı mı? Faaliyetlerin başlaması ardından işin içine pazarlıklı menfaatleşme girdi mi? Girdiyse  söz sahibi kimdi/kimlerdi? Eğer her zaman ki gibi “mühür kimde ise Süleyman odur” hesabı köyün muhtarı ve azaları ise; köylülerinin, komşularının, dost ve akrabalarının hak ve hukukunu ne derece korudu ve korudular? Projenin çalışma süresi boyunca üzerlerine düşeni inanarak ve doğru bilerek yaptıklarına, dürüstlükten asla ayrılmadıkları konusu ile ilgili olarak; abdestli olarak kuran üzerine ellerini koyup, “Doğruluktan ayrılmadım, zerre kadar haksızlık yapmadım, yapılmasına müsaade etmedim, kendimden eminim ve müsterihim; eğer zerre kadar yalanım varsa bu kuran beni kahretsin, ahir zaman peygamberi de benden şefaatçilik etmesin” diyebilirler mi? Eğer derlerse, her şeye rağmen özür dileyecek, olup bitenin tamamen onların dışında olduğuna karar vereceğim

     Senoz Deresine göre debisi en az dört kat olan Fırtına deresinde başlatılan “HES” çalışmaları, yöre halkının yardımına koşan sivil toplum kuruluşlarıyla beraber sürdürülen mücadele sonucunda, yörenin çok önceden “Sit Alanı” ilan edilmiş olmasının da avantajıyla kısa zamanda durdurulmuş oldu. Darısı diğer yerlerin de başına derken olan oldu ve çok ciddi çevresel zararlara sebep olacağı kanaatiyle, bu tip projelere verilen “ÇED gerekli değildir” kararlarının keyfi kararlar olduğu, yerinde görüp incelenmeden, masa başında verilmiş kararlar olduğu, Dünya çevre Örgütü ve Avrupa Birliği bünyesinde acil korunması gereken 100 ekosisteminden birinin, dünyanın 200 ekolojik bölgesinden birinin, Doğal yaşlı ormanların bulunduğu vadilerin, Dünyanın Önemli Kuş yollarından birinin ve gerek Merkez Av Komisyonu Kararları ile gerek Bern Sözleşmesi ile koruma altında bulunan bitki ve hayvanların bulunduğu Doğu Karadeniz havzasını tümden ortadan kaldıracak yada tanınmayacak hale getirecek istenmeyen ve telafisi mümkün olmayacak sonuçların doğa bileceği kanaatiyle Karadeniz Bölgesinde planlanan söz konusu “Nehir tipi hesler”in tümünün yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ve bu doğrultuda netice alınıncaya kadar yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.

 Kararın hayırlara vesile olmasını diliyor, nerede, ne zaman, nasıl noktalanacağını bilemediğimiz kalan ömrümüzün her zemin ve zamanda, Allah yolunda ve dosdoğru olarak, sağlık, huzur ve mutluluk içinde tamamlamamızı cani gönülden niyaz ediyorum. Korktuklarımızdan uzak, umduklarımıza nail olmuş olarak yaşayacağımız güzel günler dileğiyle selam, sevgi ve saygılarımla hoşça kalın.