Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Hey Gidi Günler hey!..

Okunma  Yazar : Ziya Akçal
Yorumlar  Yorum Sayısı : 2
Okunma  Okunma : 3688
Tarih  Tarih : 08 Temmuz 2012, 02:45

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Çocukluk günlerimi hatırlıyor ve her kesimden bugünkü çocukların durumuyla karşılaştırıyorum da arada çok büyük bir mesafenin oluştuğuna şahit oluyorum. O günlerin yokluğuna, yoksulluğuna rağmen huzur içinde yaşamaktaydık. Teknoloji bugün fevkalade düzeyde gelişmiş/ gelişme durumunda; o günlerde ise, taşrada yok gibi, kentlerde ise emekleme dönemini yaşıyordu.  Her şeye ve her türlü namüsait duruma rağmen o günlerde her şeyin kıymeti daha iyi biliniyor ve daha çok değer veriliyordu. Komşuluk ilişkileri belki de o yıllarda altın çağını yaşıyordu. Komşular, evlerinde hazırladıkları yiyecekleri birbirleriyle paylaştıkları gibi, her halükârda neşeyi ve sevinci de paylaşır, acı - tatlı günde birbirlerinin yanında olurlardı.

Köyümüzün merkezinde bulunan Ahşap (tahtadan yapılma) okulumuz, yine ahşap iki kahvehane yanı sıra ahşap değirmenlerimiz ve bütün bu yapıların bulunduğu köy meydanını şemsiye gibi örten koca koca ceviz ağaçları vardı. Cuma günleri köy meydanı adeta bayram yerine dönerdi. Köyümüzde hafta tatili Cuma günlerinde yaşanırdı. Eğer o saat köyün merkezinde bulunuyor olsanız, etrafınızda üç yüz altmış derece dönerek yamaçtan yamaca baksanız, hasta ve özürlüler hariç, büyük-küçük tüm köylünün en güzel giysilerini giyinmiş olarak tek sıra halinde mahallelerinden çıkıp, kıvrım kıvrım uzanan patika yolları takiple köyün merkezine doğru gelmekte olduklarını görürdünüz. Köyün merkezinde kısa süren görüşmelerin ardından hep beraber camiye dolunur, dinlenen vaaz ve huzu huşu içinde tamamlanan Cuma namazının ardından kahve cemaati kahveye giderken, bazıları da guruplar halinde muhtelif yerlere kümelenir havadan, sudan, meşeden (arıcılık), köşeden… Konuşur dururlardı. Bir gurup genç okulun bahçesinde top oynarken, bir gurupta, ellerine aldıkları balık oltalarıyla dere boyunca alabalık avına çıkarlardı. Yaşlı kesimden de bir gurup, namaz sonrası caminin alt katındaki bölümde sohbetlerine devam ederken, diğerleri de evlerinin yolunu tutar, yavaş yavaş yola revan olurlardı.



       Elektrik yoktu. Haliyle elektrik enerjisinin gerektiği “ısı, ışık, hareket ve ses saçan hiçbir araç gereç de yoktu. Koca koca ağaçların bir çırpıda kesilip doğrandığı “ağaç motorları” da yoktu. Ha deyince ilçe merkezine gitmek de yoktu. Haftada bir gidilen ilçe merkezine, sabah namazının ardından, elde fener, bir saate yakın yürüyüşün ardından, binilen kamyon kasalarında gidilirdi. O kamyonlar ki, yolculuk,  kamyonun kasasının uzun kenarları arasında yerleştirilmiş kalasların üzerine oturularak gerçekleştirilirdi. Bol dönemeçli, inişli- çıkışlı, çukurlarla dolu, dar, berkitme yolda ilerleyen kamyonun üzerindekiler, lastiğin birinin bir çukura düşmesiyle birlikte, göle düşen koskoca bir kayanın oluşturduğu görünüm misali aşağı, yukarı, sağa, sola serpilip dururlardı. Dururlardı da hiç surat asmazlar, kimseye kızmazlar, sahip olduklarına şükürle, oturdukları yerde deyip gülerek yolculuklarına devam ederlerdi. İlçe merkezinde gerçekleştirdikleri alış verişin ardından aynı günün akşamı, aynı kamyonla geriye döner; son duraktan itibaren (Babik-Çukurluhocaköyü), ilçeden aldıkları ne varsa yüklerini sırtlarına yüklenerek akşamın karanlığının iyice bastırdığı sıralarda köye varırlardı. Köyün merkezinde kısa bir soluklanmanın ardından tekrar yüklerini sırtlarına alarak dik yamaçlardan yukarılara doğru patika yolları takiple herkes evine giderdi. 


Yorgunluk nedir bilmezlerdi. Yaz mevsimi gelir geçer, güz sonuna kadar köylüye dur dirlik yoktu. Gübre çekilecek (bahçeye, tarlaya, çimenliğe gübre taşınacak), çeyirler (çayır- mısır tarlaları) koşulacak (kazınacak) ,çimenler biçilecek. Yaylacılık yapılacak. Kışlık odun edilecek. Ekinler (mısırlar) yetiştiğinde harman sonrası temonler yapılacak. Çimenler eve taşınıp çeydehlere (evlerin çatısındaki ot depoları) yerleştirilecek. Odun ve çimen taşıma işi eğratlukla  (imece) yapılacak, eğrat(imece) gidilecek…


Daha neler neler… Saymakla bitmez! Amma ve lakin her şeye rağmen insanlar mutlu, huzurluydu.  Şiddetli soğuklarla, adam boyunu geçen kar yağışlarının olduğu kış günlerinde ise, kadınlar ev işleri, çocukların ve hayvanların bakımıyla günü akşam ederken, erkekler de kar kürekleri ellerinde, düşe kalka kahveye varır, der, güler, yer, içer, eğlenir; günün akşam olmasıyla hep beraber kalkar, guruplar halinde mahallelerine, evlerine dönerlerdi. Akşamlar ise herkes için tam bir şenliğe dönüşürdü. Geçmişe dair sohbetler yapılır, atma türküler söylenir, bilmeceler sorulur, güzel günler hatırlanır yâd edilirdi. Gürgen odununun alevinde pişen kabaklar yenir,  çaylar içilirdi. 


O günleri anıp ta , “Hey gidi günler hey” dememek var mıydı? Hey gidi günler hey…,  çok uzaklarda kaldı, sadece ben mi? Hayır, sizlerden bazıları da hasret kaldı o gülere. Ben ve benim gibi, yarım asrı deviren hemşerilerim, o günleri andıkça yüreğimiz çarpar,  gözlerimiz yaşarır,  bedenimiz titrer; ister istemez kalben de olsa, kendimizi o günlerin hayaliyle rahat bir dinlenceye bırakırız. O yıllarda bütün evler çok kalabalıktı. Hoşgörü, sevgi, saygı içinde kardeşçe geçen çocukluk günlerimiz vardı. Kötülük, kıskançlık nedir bilmeyen saf,  tertemiz gönüllerimiz vardı. Cizlavet (lastik) ayakkabı, çarıkla (hayvan derisinden yapılma-yöreye özgü..) gezsek de, Üzeri hartuma (bir metre boyundaki çam kütüklerinden özel yöntemlerle koparılmış, bir cm. kalınlığındaki tahta parçaları)  örtülü, ortalama  iki yüz yıllık ve hep aynı mimari tarzda yapılmış , üst katlardan alt katlara, araları açılmış tahtalar arasından  çimen tohumu yağan, yaylı yataklar yerine tahta pekelerin (divan) üzerinde yatıldığı ahşap evlerde otursak da… Doğalgaz kaloriferi yerine ateşliğin kenarında oturup koca koca kütüklerin alevinde, heyetlerde (evin ortak oturma salonları) kuzineler (ekmek pişirmeye de elverişli soba) yakarak ısınsak da…  Yokluğu, yoksulluğu iliklerimize kadar yaşasak da… İyiliğin, kardeşliğin, sevginin, saygının, hürmetin, yardımlaşmanın, hoşgörünün, hatırın varlığının bolca bulunduğu ve yaşandığı çok güzel bir köyde yaşıyorduk.  


O zamanın halkında inançta tamdı. İmanlarını yaşadıkları hayata layıkıyla aksettirenler çoğunluktaydı.  Milli, manevi değerlere bağlılık vardı. Birbirine sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle davranan ablalarımız, ağabeylerimiz, büyüklerimiz vardı. Dertlerimizi dert edinen, derdin derdimdir diyen büyüklerimiz vardı. Hey gidi günler hey, geçip gittiniz bir bir arkanıza bakmadan, sizler çok uzaklarda kaldınız, bizi size hasret bıraktınız. Rahat yüzü gördük, karınca kararınca refah toplumu olduk. Yaşantımızla beraber çok şey değişti, saymakla bitiremeyiz. Oldukça rahata kavuştuk ama çok şey kaybettik. Geleneklerimiz, göreneklerimiz bir bir dumura uğradı. Aslımızı, asaletimizi kaybettik. Geldiğimiz yeri unuttuğumuz gibi gideceğimiz yeri de unuttuk! Kardeş kardeşe, akraba akrabaya düştük. Hele yeni nesle hiç sahip olamadık; çaresiz sus pus olduk, her şeyi oluruna bıraktık… Biz bizden olduk. Mühim olanın Leyla ile Mecnun olmak olmadığını, mühim olanın onların ruhuna sahip olmak olduğunu bilemedik. Dostun postunu değil, dostun yüreğine inanmanın, güvenmenin ve onu sevmekle işe başlamanın gerekliliğine inanmaktan vazgeçtik. Yaşanılan süre içinde bizimle birlikte yaşayanları sevip, sayıp değer verip,  şerefle, haysiyetle, onurla kimseyi incitmeden yaşamanın yaşamak olduğu inancını kaybettik.


                                                                

Allah’ın (c.c) izni ve yardımı ile, can bedende iken, tüm hemşerilerimin katkılarıyla tekrar o ruhu yakalamak ve yaşamak dileğiyle hepinize selam sevgi ve saygılar.  Z.AKÇAL- Ümraniye 

 

 

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 2 yorum yazılmıştır.

hüseyin şişman [ 25 Temmuz 2012, 13:39 ]
Ziya hocam mı desem ziya abimmi desem hangisi hoşuna giderse o olsun çok duygulandırdın beni ben bile bu yaşımda artık aradığımı bulamıyorum o eskıden gittiğim dayımın köyündeki eski izlerimi arıyorum annemin hatrıyla beni kücaklayan insanların sammiyetini arıyorum ama bulamıyorum bizler artık ara jenerasyonuz galiba ne eskiyi yaşayabiliyoruz nede yeniye ayak uydyra biliyoruz ama ben eskiyi istiyorum insanlık için ne yapayım teknolojiyi insanlık olmadıktan sonra büyüklerin kıymedı olmadıktan sonra saygı kalmadıktan sonra kıymettli abim saygılar
Ziya AKÇAL [ 08 Temmuz 2012, 10:05 ]
Yunus'cuğum, resimlerle ço kdaha güzel olmuş; eline sağlık, sonsuz teşekkürlerim, selam ve dua ile...

Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber