Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

Bir yol hikayesi... (1)

Okunma  Yazar : AbdurrahmanAkın
Yorumlar  Yorum Sayısı : 8
Okunma  Okunma : 3095
Tarih  Tarih : 03 Temmuz 2012, 11:05

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

“Pelat yaylasından” “Şemkehot yaylasına” göç ettikten on beş gün sonra,göçün asıl yükünü çeken katırların köye dönme vaktı gelmiş demektir….

Bizim “monosun” yol hazırlığı için amcaoğlu Ali, “ben monosu nallayayım ki yolculuk boyunca rahat edesin” dedi ve benim de yardımımla katırımızı nallayarak yola çıkmaya hazır hale getirmiş olduk….

Yanlış hatırlamıyorsam bu yolculuğu yaptığım da 15-16 yaşlardaydım. Yol arkadaşlarım, Perastondan,Çütinçten ve Tererenktendiler...(bu arkadaşların isimleri bende saklı ve yazım boyunca onların isimlerini hiçbir şekilde zikretmeyeceğim!)

Her bir yolcunun köye götüreceği bir katırı vardı.Kafile,sabah şemkehottan yola çıkacak,önce “Mahrabidon yaylası” sonra “Müdürün Puarından”Ğağonca” ulaşacak,”Sarın Boğazı” geçip “Perastona” ulaşacak ve nihayet oradan “Cağak” üzerinden,herkes kendi köyüne gidecekti….

Bizim evin yaylacısı olan Rahmetli Ayşe Halamın hazırladığı “peynir lavaşları” monusun tek yüküydü. Yol boyunca öteki yükü de ben olacaktım!...

Sabah yaylada kalanlarla vedalaştık ve “hoveniçten” aşağıya inerek yolculuğumuz başlamış oldu. “Salağpur”,iki derenin arası ve nihayet “Marhabidon” yoluna girdik.Kafilemiz Şemkotunun görüş alanından çıkana kadar katırlara binmedik.Marhabidon yaylasına yaklaştığımızda bizim monusun yürüyüşünde bir acayiplik hissetmeye başladım!….

Katırların üzerinde hafif yükler vardı ve bizim niyetimiz binek olarak köylere gitmekti.Ben de monusun üzerine binmiş vaziyette yolculuğuma devam ediyordum..Ama her geçen dakika kafileden gittikçe de geri kalmaya başlamıştım. Uzakta da olsalar önümden giden kafileyi görüyor ve bir an önce onlara yetişmek için monosu koşturmaya çabalıyordum.Bir türlü hızlandıramaya muaffak olamadığımdan bayağı geri kalmıştım…

Mahrabidon yaylasını geçip de güneşin yerini sis almaya ,çıplak otlakların yerini de sık ormanlar almaya başladığında ,ben önümden giden kafileyi gözden kaçırmıştım!...

Onlara yetişmek için var gücümle monusu koşturmaya çabalasam da, zavallı hayvan normal yürüyüşten bir türlü dört nala koşmaya yanaşmıyordu…

Daha önceleri biz “Şemkehotlular” bu yolu hiç kullanmazdık. Araba yolunun “müdürün puarına” kadar gelmiş olması bizim yol güzergahımızı bu tarafa kaydırmıştı. Daha önce, ben de bir kez bu yolu kullanmış köyden şemkehota gelmiştim. Ama şimdi ki durum farklıydı,beraberimde sorununun ne olduğunu bilmediğim bir katır ve benden gittikçe uzaklaşan yol arkadaşlarım vardı!…

Doğrusunu isterseniz korkmaya başlamıştım. Kendime telkinler ediyorum yol boyunca.Birazdan önümden giden yol arkadaşlarımı yakalarım yada en azından benim gelmediğimi gördüklerinde beklerler ve bende hayvanın nesi var diye onlarla birlikte sorunu çözerim yolumuza birlikte devam edebiliriz diye!...

Ama umduğum gibi olmadı. Müdürün puarına kadar yavaş adımlarla ve dilimden düşürmediğim dualarla geldim…

Zavallı hayvancağızın yularını yol kenarında ki bir ağaca bağladım. Monostan indim ve hayvanın nesi var diye bakmaya başladım.Böyle bir durumda katırların önce ayaklarına bakılması gerektiğini doğal olarak öğreniyorsunuz zaman içinde.Bende öyle yaptım,hayvancağızın bacaklarını tek tek kaldırarak nallarına baktım,gördüğüm durum karşısında şoka girdim doğrusunu isterseniz!...

Çünkü,daha bir gün önce amcaoğlu Ali ile birlikte nalladığımız monusun üç nalı birden düşmüştü!..Üstelik,peynir lavaşları bir kalıba uymadığı için hayvancağızın semeri üzerinde doğru dürüst bir yük de olmamıştı...Ve monosun ayak tırnakları düşen nalların yüzünden kırılmaya başlamıştı…

Ben şimdi ne yapacaktım. Kara kara düşünmeye başladım. Geriye dönemezdim.Yol arkadaşlarımda benden çok uzaklardaydı bunu  hissediyordum! Birkaç kez “gürlememe” rağmen duyan olmamıştı zaten…

O anki ruh halım karmakarışıktı. Bir yandan korkum tavan yapmıştı,diğer taraftan da hayvancağızın bu durumuna üzülüyordum…

Sizinle paylaşmaya çalıştığım “yol hikayem” bayağı uzun.İstedim ki iki köşe yazısı ile hikayemi sizlerle paylaşayım.Belki merak edeniniz olur diye şimdiden bir tüyo vereyim!Anlatacağım yolculuğumun devamında “kul sıkışınca,Hızır yetişir” atasözüne karşılık gelen bir mucizeyle karşı karşıya kalacağım!....

Görüşmek üzere,Allah’a emanet olunuz….

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 8 yorum yazılmıştır.

İbrahim Kasar [ 02 Mayıs 2018, 12:18 ]
Ağbey gerçekten hepimizin bu tür anılar yaşamışlığımız var.Ama o tererekli ile çutinçliyi merak etmedim değil. Her kimse ismini yazsanda biraz matrak geçsek ve eminim o kişilerde güler geçer.selametle kal.
Mehmet Ali Güney [ 03 Ağustos 2012, 15:19 ]
osamanım senin yayla maceraların hangisidir acaba çahçor lazlakar arasımı%90 içinde bende varım.
Osman AYGÜN [ 09 Temmuz 2012, 14:38 ]
Şimdi ben ne yorum yazayı,zavallı hayvancağızın çektiğini mi,bu kadar idealleri olan birisinin,kendisine teslim edilen monosu ve peynırlerı zayedişini mi yazayım,bir hikayede ben yazaçağım,ikncisinden sonra.Sabırsızlıkla beklıyorum,keser elimde...

Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber