Son dakika haberi bulunmamaktadır.   Senoz Esnaf  
Senoz Deresi
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir

HABER ARA


Gelişmiş Ara

EN ÇOK OKUNANLAR

“Buğday ekmeğinin kokusu!”

Okunma  Yazar : AbdurrahmanAkın
Yorumlar  Yorum Sayısı : 2
Okunma  Okunma : 2605
Tarih  Tarih : 28 Ocak 2014, 00:03

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Köylerimizin boşalmadığı zamanlarda yani kışın insanımızın köyünde yaşadığı, ocaklarının tüttüğü dönemde Çayeli merkezde okumamız nedeniyle her ara tatilde köye gitmek bizim için bulunmaz nimetti…

Öyle ki; daha tatil gelmeden köye gitmek için hazırlıklar yapardık. Bu hazırlıkların tersi de yazın okullar bittiğin de yaylalara gitmek için yaptığımız “göç hazırlıkları” idi…

Bizim gibi çocukluğunu köylerde geçirmiş kimselerin uzun süre doğdukları yerden ayrı kalmaları gerçekten de hayatın en zor zamanlarındandır…Biz şehirde okuyan köy çocuklar onun için bir an önce tatil gelsin de köye daha doğrusu özgürlüğe gidelim diye gün sayardık!..

O sene yarı yıl tatili geldiğinde ben, amcamın ve halamın çocukları her zaman ki gibi Başköyümüze  gitmiştik…

On beş gün boyunca köyümüzde ki diğer çocuklarla birlikte kışa ait oyunları oynamış,gülmüş,eğlenmiş ve zamanı tüketmiştik…Dönüş vakti gelip çatmış,Ahmet Amcamın köye bizi almak için göndereceği “jeep”ın geleceği yere kadar yürümemiz gerekiyordu. Köyde çok fazla kar yağmıştı. Büyüklerimiz “Ğaçıklı”ya  kadar yürüyün kar aşağıya indikçe kesmiş olur dediler…

Yaklaşık yedi kişiden oluşan ilk okul talebeleri ve yengemin de eşlik etmesi ile birlikte yola çıktık. Sabahın körüydü ve büyük bir “kar tipisi” vardı… Taze kar ve iz dahi olmamasından dolayı bayağı meşakkatli bir yolculuktan sonra Ğaçıklı köprüsüne ulaşmıştık. Ama o da ne? Ne Cağak’dan ne de Parağol’dan iz dahi yoktu. Sanki sadece biz yola çıkmış gibiydik o kadar köyün içinde…

Kendimizi Ğaçıklı’da bulunan sağlık ocağına attık. Kimseler yoktu orada da. Her yer karla kaplıydı ve sobayı yakmak için odun dahi yoktu sağlık ocağında. Dışarı çıkıp odun aramaya başladık. Az ilerde bir yığın gördük ve ellerimizle üzerinde ki kar’ı sağa sola atarak birkaç kucak odun alarak geri döndük…

Islak odunları tutuşturmak hiç de kolay olmadı ama uzun uğraştan sonra sobayı yakmayı başardık. Başımızı sokabileceğimiz bir yer bulmuş olmak bizi rahatlatmıştı ama daha kötü bir durum vardı. Hem acıkmaya başlamış hem de bundan sonra ne yapacağımızı bilemiyorduk… Kar,her dakika hızını artırıyordu,bu şu demekti,artık geriye köye dönemezdik! Çünkü,bizden sonrada kimse gelmemiş ve bizim açtığımız yolda sürekli yağan kar tarafından kapanmıştı…

Her birimiz sağlık ocağının odaların da yiyecek aramaya başladık. Hatırlamıyorum,bir tanemiz kuru bir ekmek ve biraz da kokmaya başlamış el içi kadar peynir parçası bulmuştu. Daha önce,kar toplayıp bir çaydanlığın içine atarak çözülmesini sağlamış ve o suyu içmiştik. Bu sefer de ekmeği suyun içine atıp iyice suyu çekmesini bekledik ve sonra da normal zaman da dönüp bakmayacağımız peynirle yemeye başladık!..

İyi kötü bir şeyler yedikten sonra,Babik’e inmeye karar verdik.Yola çıktık ama inanılmaz şekilde kar ve tıpı devam ediyordu. Birbirimize destek ve moral vere vere yol almaya başladık…En büyüklerimiz olan Ali ve Mustafa ile birlikte ben, Osman ve hala oğlu Ali daha dayanıklıydık ama Cemal,Hüseyin,Hatice çok yorulmuş ve üşümüşlerdi…

Hüsna Yengem hepimizle ayrı ayrı ilgilenerek moral veriyor ve Babik’e bir şey kalmadığını sürekli ifade ederek bizi gayrete getirmeye çalışıyordu…

O yolculuğu ve yaşadığımız korkuyu ve üşümemizi kelimelere dökmek biraz zor ama sağ salim Babik’e inince dünya bizim olmuştu… Şunu söylemeden geçemeyeceğim.Son viraja geldiğimiz de bizim köyün eniştesi olan “fırıncı Hamit’ın” fırınından gelen “buğday ekmeğinin kokusu” hepimizi yeniden kendimizi getirmeye yetmişti bile!...

Bizi hemen fırının içine aldı. O kadar güzel yanıyordu ki fırının ateşi, doğrusunu isterseniz cennet yeniden müjdelenmişti bize!

Hamit enişte yan tarafta ki bakkaldan helva aldı sıcak ekmekle birlikte yemeye başladık. Ama hiç birimiz doymak bilmiyorduk. Hala, o gün yediğimiz ekmeğin sayısını ve helvanın kaç kilo olduğuyla ilgili kendi aramızda şehir efsaneleri bile uydururuz!..

Nihayet karnımız doymuş, ıslanan elbiselerimiz kurumuş ve tam anlamıyla kendimize gelmiştik…

Ahmet Amcamın yollamış olduğu arabayı bekliyorduk. Kısa bir zaman sonra arabamızda geldi ve Çayeli’ne doğru yol almaya başladık. Bizim hepimizde hemen hemen her arabaya binişimizde istifra ederdik. Özellikle hem yorgun hem de fazla yemek yediğimiz için bu sefer ki yolculuğumuzda çok erken istifra etmiş ve yediğimiz helva ve ekmekler geri gelmişti!..

Ara tatil olunca yaşadığım hatıramı paylaşmak ve yeni neslin bu yaşadıklarımızı öğrenmesini istedim…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa | Word'e Aktar Word'e Aktar | Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Bu habere toplam 2 yorum yazılmıştır.

Abdurrahman Akın [ 26 Şubat 2014, 16:55 ]
Osman Aygün kardeşim,sana kocaman teşekkürler duyarlılığın için...
Osman Aygün [ 28 Ocak 2014, 10:55 ]
Sabah sabah bizleri taaaaa o yıllara goturdun. Icimize bir hüzün kapladı,benimde başkoy den bogosliye hüzünlü,dertli yürüyüşu mu hatirlattin.Henüz birinci siniftaydim ve başkoy e sürgün gitmiştim.Çünki benden önce iki tane kardeşim ölmüş biz daha doğar doğmaz hemen bir süt anne ve bu evde Yaşamaz demişler doğru başkoy e gondermisler. Başkoy e gidisimi hiç unutamam,evden dayımin evine giren kadar ağladığımı,her sabah pişen sütlü çasi zorla yemek zorunda kaldigimi hatırladım.
Bu arada üçüncü siniftaydim annem ve bir yaşında olan kız kardeşim Ayşe ile baba evine gelmiş,kar yağması sonucunda kişlamisti ve benim dualarimda kabul olmuştu.Hem annemi hemda kardeşimle zaman gecirmistim.
Neyse abim sevincim kısa sürmüştü,o gece sabaha kadar evde kimseler yatmamisti cunki kardeşim Ayşe birden hastalandı sabaha karşıda rahmetli olmuştu melekler gibiydi yanaklarını al al yüzü bembeyaz pamuk gibiydi.
Sabah olduğunda cenazesini koyumuze goturecektik evde yanlış hatırlamıyorsam dayım ve dedemlrde yoktular. Dışarda bayagi kar vardı annem,Yadigar kereginum(annen) le birlikte yola koyulduk kardesimi bi annem bide annenin değiştirerek Yeşiltepe ye getirdiğini nasıl bir hale ruhiye içerisinde olduğumu bugün bile unutamiyorum.
Ne deyim dün dediğini bugün yaptın içimi hüzünle birlikte o yıllara özlemle doldurdun.

Yorumların tamamını okumak için tıklayın.

Bu Yazarın Önceki Yazıları

Son Haberler

Umut yarını değiştirme çabasıdır!07 Temmuz 2019
RadyoSenoz
 
İSTEK GÖNDER

FOTOĞRAF GALERİLERİ

Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009
Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber