| ||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||
Anasayfa | Haber Ara | Foto Galeri | Videolar | Animasyonlar | Anketler | Sitene Ekle | Mesaj Gönder | Sohbet | MircScriptİndir | ||||||||||||||||||||||
SENOZ'UN SESİHABER ARAEN ÇOK OKUNANLAR |
Bu nasıl bir dünya hikayesi zor!
Bugün ülkemizin için de bulunduğu, sosyo-ekonomik-kültürel ve ahlaki durumu izah etmeye kalkarsak, sığınacağımız bir limanımız olsun istedim! Bugün bu ülke hemen hemen her sahada öyle ucuz hareketlerin ve sıradanlığın için de ki, gözümüzü nereye çevirirsek çevirelim ad koymakta zorlanıyoruz doğrusu…
Öncelikle ifade edeyim; eğer aklımız ve vicdanımız hala bize doğruyu söyle ve yaz diyorsa bunun tek sebebi vardır. Allahın rızasını kazanmak, O’nun için buğz etmek ve sevgimiz de nefretimiz de O’nun emrettiği ile mükellef olduğumuz şuuruyla hareket etmeye çalışmak olarak ifade edebilirim… Bugün yaşadıklarımızın ya da bu ülke insanına yaşatılanların sorumlusu olanlar, her şeyin doğrusunu bildiklerini ve bu durumun ilelebet süreceği vehmindedir. Başka bir deyişle gafletindedir! Necip Fazıl’ın Çile şiirin de bu gafleti izah eden güzel bir kıta vardır; “Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor; Mekanı bir satıh, zamanı vehim. Bütün bir kainat muşamba dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim.” Evet, insanımızı yalana teslim eden şey nedir? Bu sorunun muhatabı eğer soruya inanıyorsak biziz ve cevap verecek olanda yine bizleriz! Günlük kısır çekişmelerimizden bir an sıyrılalım ve bu dünyada yaşayabileceğimiz bütün güzellikleri hatırlayalım… Bu rüyamıza kimseyi ortak etmeyelim. Ne siyasetçinin söylediği kof sözlere, ne de aydınım diye meydan yerini sıradanlığa mahkum edenlere… Kısaca ne şuna ne buna, velhasıl; sorumuza, ,fıtratımızdan gelen hakikatlerimize kulak vererek, vicdanı cevap arayalım… Bu yazıyı siyasi tercihlerimize kurban etmeden yazmaya çalışıyorum, bunu yeri gelmişken söylemek istiyorum! Onun için söylemek istediklerim sizlerin vicdanlarına daha rahat nüfuz eder diye temenni de ediyorum… Ben ruhi çalkantılarımızın, hayatımızı kuşatan bütün meselelerimize derman olacağını düşünüyor ve inanıyorum… O çalkantılar bizi, sağ salım limana ulaştıracak yegane kurtuluş gemimizdir. Istıraplarımızın idealize edildiği bir dünyaya ne kadarda ihtiyacımız var. Ama öncelikle ıstıraplarımızın adını koymalıyız ya da idrak etmeliyiz ki; yukarda sorduğumuz sorunun cevabını bulabilelim. Eğer idrak noktasın da eksik kalırsak, başa dönmüş oluruz ve bu bizim aradığımız cevabın bulunmasını imkansız hale getirir! Dünya ölçeğinde de ülkemiz de bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Bu kısır döngüyü tersine çevirecek elimiz de bize ait, keşfi yapılmış saklı hazinelerimiz var. Biz hala sorularımıza, açmazlarımıza cevap bulmak için türlü şaklabanlıklar yaparak, asıl olandan uzaklaştıkça uzaklaşmaktayız! Farkındayım, anlatmak istediklerimi zaman zaman dağıtıyorum… Öyle olunca da var gücümle kelimelere abanıyorum. Ben de debeleniyorum tabiri caizse! Ne yapıyım ki, sığınacak limanımıza ulaşmak için dalgalı denizlerden nasiplenmemiz kaçınılmaz oluyor bizim içinde… Zaten sorduğum soruya hep beraber cevap arayalım diye baştan kendimi de sizi de bağlamışım! Onun için, hiç birimiz bu sorulara cevap bulma sorumluluğundan kaçmaya çalışmasın… Bunun ön şartı da, yürekten istemektir bir şeyi. İstemek hem de nasıl istemek, istemenin yollarını arayıp bulacağız başka bir yol da yok zaten bu sorularımıza cevap bulmamız için. İmam-ı Rabbani “ istemek nail olmaktır. Allah kabul etmeyeceği duayı ettirmez” diyor. Şunu da ifade edeyim yeri gelmişken. İnsan özgür olmak istiyorsa bu sorumuza vereceği cevaplar onu da özgürleştirebilir! Öyle ya ; başıboş olmayı ,her aklına geleni ifade etmeyi özgürlük sananların ortaya koyacakları geçerli bir nedenleri de olmuş olur böylece!... O halde; yaşadığımız çağın bize dayattığı yalanlardan kurtulmak için, ne yapabilirimizin derin ıstırabını duymalıyız. Istırabı, derdi olan kim varsa “sahte kahramanların” zerk ettiği, şahsiyetsiz ve taklitten öteye geçmeyen tüm düşünceleri elinin tersiyle itecek,”bizi yalanlarına mahkum edenlere” her saha da okkalı bir tokat atarak “bir ayağı ezelde, bir ayağı ebet de” yepyeni bir dünyanın doğuşunu müjdeleyecektir… Görüşmek üzere,Allaha emanet olun…..
Bu habere toplam 1 yorum yazılmıştır. ismail ambar
[ 04 Eylül 2012, 14:16 ]
Öncelikle kendi yalanlarımızdan kurtulmalıyız. bir kaç gün önce bir yerde sırada bekliyorum. bu arada birisininde gelmesini bekliyorum o gelecek ben sıradan çıkacağım. bir bayan geldi birisini mi bekliyorsun dedi evet dedim. sen arabanı geri çek bir arabalık yer bırak bir yere kadar gitti gelecek dersin dedi ve ekledi baban öldüyse yalanı da mı götürdü dedi. yalanlar bu kadar basitleşmiş ve hayatımıza yerleşmiştir. inşallah bu beladan bir an önce kurtulup özümüze döneriz.
|
FOTOĞRAF GALERİLERİ |
||||||||||||||||||||
Yayınlanan yazıları kaynak göstererek yayınlamak serbesttir. © Copyright 2004-2009 Yazar Girisi | Altyap: MyDesign Haber |